Şeyh Said’in mezarını gösterdiği iddia edilen krokiye tarihçilerden itiraz

Şeyh Said’in mezarını gösterdiği iddia edilen krokiye tarihçilerden itiraz

Araştırmacı-yazar Dr. Sedat Ulugana’nın Şeyh Said ve 46 arkadaşının infazının gerçekleştiği bölgeye ait olduğu iddia edilen bir krokiyi paylaşmasına bazı tarihçilerden itiraz geldi.

 

Dr. Sedat Ulugana, 1925’te İstiklal Mahkemesi kararı ile Diyarbakır’da idam edilen Şeyh Said ve 46 arkadaşının infazının gerçekleştiği bölgeye ait olduğunu belirttiği bir kroki paylaştı.

Ulugana’nın bu paylaşımına bazı tarihçiler sosyal medya paylaşımları üzerinden itiraz etti. Şeyh Said isyanı konusunda araştırmaları ile kitapları bulunan Kerem Serhatlı ve Osman Aydın, itiraz eden iki isim oldu. Her iki isim de belgenin "sahte" olabileceğini belirterek, o dönemde Latin harflerinin bulunmadığına dolayısıyla belgeye "şüpheyle" bakılması gerektiğine dikkat çekti.

Rûdaw’a bu konuda konuşan Kürt tarihçi Kerem Serhatlı, Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarlarıyla ilgili döneme ait bir haritayı bizzat gördüğünü belirterek şunları söyledi:

“Osmanlı döneminde Şeriyye-i Evkaf adında bir kurum vardı. 1934’lere kadar mezarlıklar bu kuruma bağlı olarak kaldı. Ben de 1980’li yıllarda Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğünde görevliydim. Milli Güvenlik Konseyinden bir tamim geldi, arşivlerde bulunan tüm belgelerin tespiti istendi. O zamanlar benden başka Osmanlıca bilen memur olmadığı için bizzat arşive indim ve tüm Osmanlı belgelerini okudum. O belgeleri incelerken altında Osmanlıca “mıqqıyas” yani ölçek yazılı 1/1000 oranında olan Şeyh Said ve dava arkadaşlarının mezar yerlerinin gösterildiği bir harita buldum. Bu harita 1928’de Evkaf mühendisi gitmiş oraya teker teker mezar yerlerini ölçmüş.

"Mezarlar toplu değildir"

Halkın arasında mezarların hepsinin toplu bir yere gömüldüğüne dair yanlış bir kanı var. Mezarlar toplu değildir. Hatta hepsinin mezarı ayrı ayrı yapılmıştır. Bahsettiğim haritada hem mezar yeri hem de hepsinin tek tek mezar taşları çizilmişti. O haritada geçen yerleri ölçmek için cetvel ve mezru alarak bahsi geçen yere gittim. Şimdi oraya bir hastane yapılmış. O dönem o hastane yoktu. 1928 yılındaki yol ile 1980’deki yol arasında bir fark olduğunu gördüm. Yol genişletilmiş. Sur’un bedenlerinden ölçtüm. 150 metre Seyrantepe’ye doğru gidersen orduevinin yakınındaki yerde tam mezarının başına varıyorsun. Ben ölçerek o mezar yerini tam tespit ettim. Hatta Şeyh Said ile idam edilen isyanın kumandanlarından Şeyh Şemseddin’e ait mezar 1929’da yakınları tarafından para verilerek açılmış, merhumun Silvan’daki Kamışlo isimli kendi köyüne defnedilmiştir. O mezar hala oradadır. Yine 1930’da belediye o yerlerin hepsini yerle bir etmiş. Bahsi geçen yer (Şeyh Said ve arkadaşlarının gömüldüğü) bir Ermeni mezarlığıydı.

O haritayı ben çıkardım, ölçümler yaptıktan sonra özel bir dosyaya koydum. Çünkü o zamanlar 12 Eylül dönemiydi ve neticede ben sadece bir görevli memurdum. Dedim ki zamanı geldiğinde dava açacağım. Vakıflar kanunun 39’uncu maddesine göre, hayratlara ait belgeler uzman kişi, kurum ve kuruluşlar satın alabilir.

"Şeyh Said'in oğlu bana mezar yerini anlattı"

Bu durumun ikinci bir şahidi de Şeyh Said’in küçük oğlu Şeyh Ahmed’dir. Vefat etmemeden önce ben bizzat kendisine babasının mezarını sorduğumda bana şunları anlattı: ‘Babam idam edildiği zaman ben 4 yaşında idim. Bizi Edirne’ye sürgün ettiler. 1928’de af çıkınca biz Erzurum'a geri geldik. Annem bana ‘Babanın mezarını ziyarete gidelim’ dedi. Ben ve annem Diyarbakır’a gittik. Ben 9 yaşlarındaydım. Biz sorduk babamın mezarını bize gösterdiler. Mezarının yanında bir ağaç da vardı. İnanç gereği teberrüktür diye mezarın toprağının bir kısmı halk tarafından alınmıştı.

Bu bahsettiğim konular tarihi belgelere dayalıdır. Tarih belgelere dayalı olmalı. Sedat Ulugana’nın bahsettiği belge bugünün Türkçesi ile Latin alfabesiyle yazılmış ve bana göre doğruluğu tartışmalı bir belgedir. Ve sorunludur.”

Osman Aydın'dan açıklama

Öte yandan Dr. Sedat Ulugana’ya bir yanıt da Kürt tarihçi Osman Aydın’dan geldi. Osman Aydın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“İlk gördüğümüz her şeye “doğrudur” deyip üstüne atlamanın yanıltıcı olabileceğini bilmek gerek. Bilimsel metodolojide şüpheden hareketle doğruya ulaşıldığı temel kuraldır.

Dr. Sedat Ulugana’nın Şêx Saîd ve arkadaşlarının mezar yerlerini gösteren, elle çizilmiş bir kroki, dijital Duvar Gazetesi’nde Duygu Kıt imzasıyla haberleştirildi. Bu haber ve kroki sosyal medyada da paylaşılmakta.

Yazıda, Dr. Sedat Ulugana’nın bu krokiye bir müzayedede ulaştığı ve konu ile ilgili şunları söylediği belirtiliyor:

“Devletin resmi arşivlerinden bir belgeye devletin izni ve rızası olmadan ulaşmak çok zor. Devlet isterse bunu sızdırır ama aksi mümkün değil. Lakin özellikle müzayedeler aracılığıyla eski devlet çalışanlarının aileleri o yıllara ait belgeleri satarlar.”

Bu söyledikleri doğru ama, ne yazık ki müzayede hakkında krokinin satıcısı ve alıcısı konusunda bilgi verilmemekte.

Kroki incelendiğinde, üzerindeki yazı çeşidi, krokinin idamlar sırasında ve bir zaman sonrasında yapılmadığı kesin. Çünkü o zaman Türkiye’de Latin alfabesi henüz kullanılmamaktaydı.

"Krokinin kimin tarafından çizildiğini bilmiyoruz"

Ayrıca harf karakterleri açısından da krokinin, infazdan onlarca yıl sonra çizildiği anlaşılmaktadır.

Krokinin kimin tarafından çizildiğini bilmiyoruz. Ancak devletin kararı ve elemanları tarafından çizilmediği kesin gibi. Çünkü bu kroki ne haritacılık metotlarına ne de kadastro veri ve usullere uygundur. Gelişkin karakterdeki ve Latin alfabesiyle yazılmış bir krokideki yazı dikkate alındığında, o zaman kesitinde devletin haritacılıkta ve kadastroda modern metotlara sahip olduğu kesin. Kroki devlet belgesi olsaydı bu metotlar uygulanmış olacaktı.

Bu krokinin bir müzayedeye (açık arttırmaya) konu olması, birilerinin böyle bir krokiyle gelir elde etmek amacı taşıdığını düşündürmektedir. Bu durum krokinin gerçekliği konusunda da şüpheleri beraberinde getirmektedir.

Definecilerin elden ele dolaşan ve gelir kaynağı sayılan krokilere benzeyen bu krokinin doğruluğuna, başka kaynaklardan da doğrulanmadıkça ihtiyatla yaklaşmak gerekir. Yoksa bir halkın tarihinde çarpıtmaların meydana geleceğini bilmek gerekir.

Tarihi belge sunanların çok dikkatli, hassas ve sorumlu davranmaları araştırmacılığın temel kuralıdır.”

Kaynak:Rudaw

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.