TÜRKÜLER YETİM KALDI !

TÜRKÜLER YETİM KALDI !

Hakkari'nin sevilen Müzik Öğretmeni Davut Çiftçi'nin genç yaşta vefatı kentte büyük üzüntü ile karşılanırken, Gazeteci Yazar Hakan Taş ta Çiftçi'yi kaleme aldı.

HAKAN TAŞ YAZDI!

Dokuz kardeşin en küçüğüydü. Babaları merhum İsmail Çiftçi valilikte memur olarak çalışıyordu. Çiftçi ailesi Hakkari merkezde birkaç değişik mahallede ikamet etti. Her mahalleye sevgi ve neşe saçtılar. Evlerinin önünde geçildiğinde bağlama sesi ve türküler insanın ruhunu okşuyordu. Zeki bağlamada, İhsan orgda, Davut gitarda ve büyük ağabey Kemal Çiftçi de mikrofondaydı.

Evlerinin her odasında şarkılar pencerelerden dışarı fışkırıyordu. Bahçede, balkonda, onların olduğu her yerde türküler geçidi olurdu. Tüm kardeşlerin sesi ayrı güzeldi. Kemal Çiftçi, Hakkari müzik piyasasında bir zamanlar tek isimdi.

Davut Çiftçi Bakü’de üniversiteyi bitirdi ve ilk görev yeri Anadolu Lisesi oldu. Burada Müdür Yardımcılığı ve aynı zamanda Müzik Öğretmenliği yaptıktan sonra Van iline tayin oldu.

Şükran Arslan ile hayatını birleştirdi. Bu evlilikten oğulları Robin dünyaya geldi. Mutlu bir yaşantısı vardı. Van Tuşba Halk Eğitim Merkezi’nde müzik öğretmeni olarak çalışmaya devam etti.

İki yıl önce bir hastalıkla tanıştı. Vücudun savunma hücreleri olan lenfositlerin kanserleşerek büyümesi denilen LENFOMA hastalığına yakalandı. Ankara Özel Koru Hastanesinde tedavi görmeye başladı.

Kardeşler birleşerek aylık refakat nöbetine tutuldular. Bazı ilaçları Avrupa’dan sipariş edildi. İlik nakli yapılırken enfeksiyon kaptı. Gittikçe kötüleşerek, gözlerindeki feri söndü. Rehberindeki birçok kişiyi arayarak adeta vedalaştı. Bazen ilaçların etkisiyle kendini iyi his ettiğinde şiirler yazmaya başladı.

Bu defa refakat nöbeti yeğeni Kenan Çiftçi’deydi. “Ben ölüyorum. Beni bir akşam vakti Hakkari’de babamın yanına toprağa vereceksiniz” demeye başladı. Onların baba yarısı diye tanımladıkları büyük ağabey Kemal Çiftçi, kardeşlerini, Davut’un eşi Şükran ve oğlunu alarak başkente hareket ettiler. Az sonra yoğun bakıma alacaklardı. Son kez aile fertleriyle görüş sağladı hastane doktoru. Her kardeş tek tek kısa süreliğine içeri girerek çaresiz gözlerle süzdü onu. Bu bir vedaydı ve son görüştü. Gözyaşları Zap Suyu misali yanaklara değil kan ağlayan ciğerlere, içe doğru aktı. Sonra eşini ve oğlunu gördü. Robin henüz 5 yaşında baba sevgisine muhtaç masum bir çocuk. Acılı bakışlarla son görüşme bitti ve yoğun bakıma alındı. Kısa bir süre sonra da dışarı çıkan görevlinin bakışı ve kısık sesi beklenen korkutucu haberin kendisiydi. “Hastayı kaybettik, başınız sağolsun” denildi.

Anneleri kalp hastası olduğu için üzülmesin diye Davut hocanın hastalığı kendisinden saklanmıştı. Aile fertleri sık sık Ankara’ya gittiklerinde ise, toplantımız var, seminerler var denilerek kandırılıyordu.  İnsan en kolay sevdiklerini kandırır, çünkü insan sevdiğine inanır ya…

Acı haber bu, hiç gizli kalır mı.   Safe Ananın kalp sızıntısı arttı. Balkona çıkıp hava almak istedi. “İçim boğuluyor, sanki Sümbül Dağı üstüme düşecek gibi” dedi. Davut anasının elini öpmeden gitmişti. Ve acı haber evin havasını yasa boğdu. Yıkıldı kaldı, kalkamadı. Bu defa türkü değil ağıt sırası ondaydı. Tüm komşular başına topladı ve onunla ağladılar.

Davut Çiftçi, kısa bir süre önce Üzümcü’de aile mezarlığında babasını da ziyaret edip adeta “Baba sana geliyorum” dercesine toprağına sarılıp öpmüştü. Ve şuan gömüldüğü alanda hatıra fotoğrafı çektirdi.

Eğitim-Öğretim haftasında öğretmenler ders başı yaparken Davut Hoca henüz 36 yaşında kara toprağa girdi.

Yüreğimize açtığın yara kolay kolay iyileşmeyecek. Türküler bile yetim kaldı…

whatsapp-image-2022-10-06-at-14-31-13.jpeg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
1 Yorum