Şekır Ağa

Hayatta iken, bu mekânlara da teşrif ettiği ve buradan da zaman içinde Hakkâri’ye giderek bir
müddet seyahatlerde bulunduğu vaki olan Aziz Üstadımızın, yakın dostlarından biri de, yörede
kalabalık bir nüfuza sahip Ertuşi Aşireti’nin ağası, Şekir Ağa, nam-ı diğer Şeker Ağa lâkaplı zat-ı
muhteremdi.

mezkûr ilçenin dedesinden devraldığı ağası konumundaki Ebubekir Ağa’nın oğlu olan ve uzun
yıllar aynı ilçenin belediye başkanlığını yapan Şekir Ağa’nın torunu İskender Ertuş Bey’le mülâki
olduk. Dostluğumuzu uzun yıllar sürdürmüş ve hâlen de devam ettirmekteyiz..
Şekir Ağa’nın torunu olan İskender Bey’de Bediüzzaman’a olan hürmet ve saygısını sürdürme
hasletini devam ettirenlerdendir.

İlçe merkezinde bulunan, “şato” ve “İskender Ağa’nın Konağı “olarak adlandırılan mekânında
sık sık görüşür, Bediüzzaman’a olan muhabbetini ve dedesinin Üstad’la olan alâkadarlığını
paylaşırdık. Şatodaki, mekânının büyükçe olan salonunun girişine, Bediüzzaman’ın büyük bir
resmini asmış, ona olan hürmet ve saygısını bu vesileylede göstermeye çalışmaktaydı. Üstad’ın
şatosunun en üst köşesinde sergilediği fotoğrafından kaynaklanan bahisler, İskender Ağa’nın
Üstadı bu vesileyle sık sık anlatmasına sebep teşkil ediyordu.
Kendisiyle görüştüğümüz ve konuştuğumuz sık mevzulardan birisi de, Dedesi Şekir Ağa’nın,

Bediüzzaman’la olan alâkadarlığıydı.

Dedesinin Bediüzzaman’la olan alâkadarlığını anlatırken şunları söylüyordu:
“Seyda ile dedemin arası çok iyiydi. Babam da Seyda’yı ziyaret etmiş, ona çok bağlı ve hürmetkâr
biriydi. Bediüzzaman, babamı
da Seyda’yı ziyaret etmiş, ona çok bağlı ve hürmetkâr biriydi. Bediüzzaman, babamı da, dedemi
de çok severdi. Onlar da onu çok sever ve sayarlardı. Bediüzzaman’ı çok sever ve hürmette kusur
etmezlerdi.”

Abdülkadir Badıllı’nın kaleme aldığı üç cildlik Bediüzzaman’ın hayatını anlatan mufassal Tarihçe-i
hayat adlı eserinin birinci cildinde, Şeker Ağa ile Bediüzzaman’ın alâkadarlığı şu şekilde ifade
edilir:

“Şeker Ağa, mahallî şivede ”Şekir Ağa” diye anılır. Bu zat o zamanlarda bütün aşiretlerden fazla
kendi aşireti ve familyasıyla Bediüzzaman’a karşı hürmetkârlık ve itaatkârlık içinde bulunmuştur.
Van dolaylarında on iki kabileden müteşekkil Ertuşi Aşiretinin reisi idi.
Cesaret ve yiğitlikleri çevrede meşhurdur. Eski talebelerinden merhum Molla Hamid’ten bu sülâle
hakkında şöyle bir hatıra dinlemiştim: Üstadımız Şeker Ağa’nın sülâlesinin cesaret ve yiğitliğini
lâtife yollu anlatırken, “bunlar kurşunla ölmezler” derdi.


Bediüzzaman ile Şeker Ağa’nın alâkadarlığını anlatanlardan birisi de, Üstad’ın saff-ı evvel
talebelerinden Mustafa Sungur’dur. Bir hatırasında şöyle anlatır: ”1954 yılında Şeker Ağa’nın oğlu
Ebubekir Ağa Üstadımızın ziyaretine gelmişti.

Üstad ona çok iltifat etti ve babasından bahisle yiğitliklerine dair bazı hatıralarını anlattı ve Şeker
Ağa için; ”Bunun lâkabı, bizde beş kurşun yemeyen yiğit değildir” dedi. Ve Bitlis hadisesinde o
kahraman âlimlerin mitralyöze karşı asa ile karşı çıktıklarını beyan etti. Ve sonrada; ”Bunlar Eski
Said’den çekinirlerdi. Bunların sülâlesi o kadar cesurdur ki, vücudundan beş kurşun geçmedikçe
ona yiğit demezler. Ebubekir Ağa’ya dönerek, ”Öyle değil mi Ebubekir?” diye sordu. O da tasdiken
”Beli Seyda öyledir” demişti.

Şeker Ağa hakkında Zübeyir Gündüzalp’in notları arasında da şöyle bir rivayet geçmektedir:
”Şeker Ağa bir gün Üstadın talebelerinden birisinin eline yüzüğünü verir ve uzaktan mavzeriyle
yüzüğün ortasını nişan alır. Üstad’ın talebesinin kılı bile kımıldamadığı gibi, Şeker Ağa da nişan
aldığı yerden, yüzüğün halkasından kurşunu geçirir.”

Şeker Ağa Şarktaki bir çok aşiret reisleri onun düşmanı iken ve onu öldürmeye uğraşırken, onu
öldüremezler. Sonra onun hizmetkârını elde ederek, onun vasıtasıyla öldürürler diye, Üstadın
kendisine anlattığını Zübeyir Ağabey kaydeder.”

Bediüzzaman, Doğuda aşîretler arasında olan bir geçimsizliği işitince, hemen müdahale ederek,
irşad yoluyla her iki tarafı da derhal barıştırırdı. Hatta, hükûmetin bile barıştırmaktan âciz kaldığı
Şeker Ağa ile Cizre ağalarından Mîran Reisi Mustafa Paşa’yı barıştırır. Ve Mustafa Paşa’ya; “Daha
tevbe etmedin mi?” diye sorunca, Mustafa Paşa da cevaben; “Seyda! Ne söylerseniz, sözünüzden
çıkmam” demiştir.

Mustafa Paşa, sözünde durmayan, çevrede zalimliği ve baskıcılığı ile tanınan ve ün yapan biriydi.
Üstad’a at ile para teberru etmek ister.

Bediüzzaman reddederek, “Şimdiye kadar kimseden para almadığımı işitmediniz mi? Bahusus
sizin gibi zalimden nasıl para alırım? Ve siz gâliba tevbenizi bozdunuz. Şu takdirde, Cizre’ye
ulaşamazsınız” demiştir. Ve hakîkaten Cizre’ye yetişmeden yolda öldüğünü haber alır.
Barışa kendi aşireti içindeki husûmetleri gidermekle başlayan İskender Ertuş, çağdışı ve
insanlığın asla kabul etmeyeceği kan dâvâlarının sona erdirilmesi için kendine, Doğunun en büyük
âlimi olarak nitelendirdiği Bediüzzaman Said Nursî’yi rehber edindiğini söylüyor. Ertuş’a göre, Said
Nursî bölgedeki barışa büyük katkı sağladı. Kan dâvâlarını çözdü.

Bediüzzaman Said Nursî, Ertuş (Ertoşi) Aşireti’nin geçmişinde önemli bir yere sahip. İskender
Ertuş’un dedesinin kan dâvâsını Üstad Bediüzzaman çözüyor.

Hadise, Abdülkadir Badıllı’nın hazırladığı Mufassal Tarihçe-i Hayat isimli kitapta şöyle geçiyor:
“Bediüzzaman Molla Said-i Meşhur ara sıra, Van’ın etrafındaki kaza ve kasabalara da giderek
ilmî toplantılar tertip eder, müşkil mes’eleler üzerinde tartışmalarda bulunurdu. Bir taraftan da
aşâirin içlerini dolaşarak onların salâh-ı hallerine çalışırdı. Husûmet ve adavetlere müdahale eder,
hemen barıştırırdı. Çok büyük aşiret ve kabilelerin de araları bozulduğu zaman, hemen müdahale
eder, irşad eder, müsalâhalarını te’min ederdi. Hatta hükümetin, Valilerin bile barıştırmaktan âciz
kaldıkları Ertoşî aşiretinin Giravî kolunun reisi Şeker Ağa ile Miran Aşireti reisi Mustafa Paşa’yı
bile barıştırarak, aralarında devam eden yayla hudutları üzerindeki muharebelerini durdurmuştur.
Bu iki reisi barıştırırken, Mustafa Paşa’ya ‘Daha tövbe etmedin mi?’ diye hiddet eder. Paşa ise:
‘Seyda! Ne söylerseniz, sözünüzden çıkmam’ demiş ve barışmayı kabul etmiştir.”

Bediüzzaman Hazretleri’nin sağlığında birleştiriciliği vasfı, te’lif ettiği şaheserlerine sirayet
etmiştir. İdarecilerimizin, Bediüzzaman Hazretleri’nin üstün vasıflarından ve eserlerinden
ülkemizdeki problemlerin izalesi yönünde faydalanması gerekmektedir, diye düşünüyoruz.

85.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
9 Yorum