'Hiçbir sorununu çözemezler'

'Hiçbir sorununu çözemezler'

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu.

Akşener'in açıklamaları şu şekilde:

* Memlekette enflasyon Avrupa'daki ülkelerin toplam enflasyonunu aşmış.

* Her hafta çıkıp, tarlasına küsmüş çiftçimizi, nasıl zengin ettiğinden bahsediyorsun. Bu acayip hayal gücünle, sen neyi çözeceksin? Emeklimiz, memurumuz, işçimiz, esnafımız, iş dünyamız için, “Her şey güllük gülistanlık.” diye diye, dalga geçer gibi ortalıkta geziyorsun. Memleketin meseleleriyle bu kadar ilgiliyken, sen neyi çözeceksin? Allah aşkına, söyler misin Sayın Erdoğan; Saraya doldurduğun bol maaşlı beceriksizlerle, neyi, nasıl çözeceksin? Bu ucube sisteme geçtiğimiz son 3 buçuk yılda, neyi çözebildin de, şimdi çözeceksin? Maalesef çözemezler. Bu zihniyetle, bu beceriksizlikle, bu cahillikle, memleketin hiçbir sorununu çözemezler.

* Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, geçen hafta, yargı süreci devam eden Selahattin Demirtaş’ı, gitti, teröristbaşı Abdullah Öcalan’a şikayet etti. Dedi ki; “Edirne’deki, en büyük hesabı, İmralı'dakine verecek.” Rezalete bakar mısınız? Türk yargısının düşürüldüğü şu duruma bir bakar mısınız? Neymiş, en büyük hesabı, İmralı’daki kesecekmiş… Yazıklar olsun.

* Sayın Erdoğan; Bu memlekette, eğer bir hesap kesilecekse, onu Yüce Türk Yargısı keser. O kadar. Makamının ciddiyetinin farkına var artık. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, böyle abuk sabuk konuşamaz. Kendine gel.

* Seni şimdiden uyarıyorum; Eğer arzu ettiğin hesabı kesmesi için, “İmralı’dakini”, İmralı’dan çıkarmanın peşindeysen, orada duracaksın. Sakın ha. Yapma. Seçim kazanmak için, böyle bir kötülüğü, bu memlekete yapmaya kalkma. Belki küçük ortağını ikna edebilirsin, ama böyle bir ahmaklığa yeltenirsen, karşında bizi bulursun. Ve o sandık geldiğinde, kim kimden nasıl hesap kesiyormuş, ilk elden görürsün. Bu memleketi, senin seçim kazanma hırslarına yedirmeyiz. Şehitlerimizin aziz hatırasını, senin siyasi hesaplarına ezdirmeyiz. Bunu böyle bilesin.

* Biliyorsunuz, Kasım ayı ödemeler dengesi sonuçları açıklandı. Buna göre Kasım ayında, maalesef 2,7 milyar dolar, cari açık verdik. Kur krizi nedeniyle, 3 ay boyunca verdiğimiz cari fazlanın, hep süreceğini zanneden, sarayın sözde ekonomistleri, bir anda sus pus oldular.

* Şimdi ne olacak? Enflasyonla dolaylı mücadeleye, devam mı Sayın Başkan? Sarayın bu konudaki derin sessizliği hayra alamet değil. Bu başkanın da, son kullanma tarihi yakındır, benden söylemesi.

* İktidarın, yanlış politikalarından, ihracat sektörü de, nasibini aldı. İhracatçıya, az gelişmiş ülkelerde uygulanan, döviz devri zorunluluğu getirdiler. Bu nedenle ihracatçı artık, dövizini devrettikten sonra, yine piyasadan döviz almak zorunda kalacak. Peki ya bu tür piyasa dışı uygulamalar sonrasında, ihracatçılarımız, üretimlerini, ülke dışına çıkarmaya başlarsa ne olacak? Bunun cevabı yok.

* Buradan iktidara sesleniyorum; Dolarizasyonu azaltmak istiyorsanız, işe önce devlet bilançosundan başlayın. Damat Bakan’ın, akıl dolu bir hamlesi olan, döviz endeksli borçlanmaya acilen son verin.

*Mart ayı gelmeden, en geç Şubat başında, gübre desteğini açıklayın. Çiftçimizin, ucuz gübreyi, Mart ayında kullanmasını sağlayın. Saray bürokrasiniz, her konuda olduğu gibi, bu konuda da geç karar almasın. Çünkü aksi takdirde, sadece çiftçimiz değil, Eylül ayında, ekmeği 6 liradan almak zorunda kalacak insanlarımız da, mağdur olacak. Aklınızı başınıza alın.

* İhracatı kısıtlayarak, yaş sebze meyve fiyatını düşüremezsiniz. Sadece ihracatçıyı ve çiftçiyi mağdur etmiş olursunuz. Yurt dışında pazar kaybedersiniz. Yaş sebze ve meyvedeki, uluslararası üstünlüğümüzü kaybedersiniz. Bizi dinlemiyorsanız, bari ihracatçıyı, çiftçiyi dinleyin. İhracat kısıtlaması getireceğinize, ilk önce, şu iki aydır çözemediğiniz, Rusya meselesini çözün. Yüzlerce tır, Rusya sınırında sürünüyor. Binlerce ton, sebze-meyve çürüyor. Sorun teknik ise, yani ilaç kalıntısı sorunu ise, bürokratlarınızı değiştirin. Sorun siyasiyse, söyleyin Sayın Erdoğan’a, dostu Putin’i arasın. Şu dondurma ikramlı kankalığın, kırk yılda bir faydasını görelim.

* Bu işler, çiftçilerimize, “çalışın” demekle olmaz. Çiftçilerimizi lobilerinin önüne itip, “Toprağınıza sahip çıkın.” demekle de olmaz. Eğer tarımın, bir millî güvenlik sorunu olmasını engellemek istiyorsan; İlk olarak işe; Çiftçimizi gün yüzü göstermeyen, Tarım Bakanını görevden almakla başla. Sonrasında da, çiftçimize akıl vermeyi bırak, destek ver. Ayıptır, günahtır.

* Bugün maalesef, hayatımızın her alanında, bir mücadele hâlindeyiz. En temel haklarımıza ulaşmak için, mücadele ediyoruz. En gerekli ihtiyaçlarımızı karşılamak için, mücadele ediyoruz. En önemlisi de, hayatta kalmak için mücadele ediyoruz. Bu mücadele alanlarında, en çok yıprananlar da, maalesef gençlerimiz oluyor.

* İlk önce, eşit olmayan şartlarda eğitim görüyorlar. Sonrasında, herkesin farklı çizgilerden başladığı, bir garip sınav yarışına giriyorlar. Yarış bitince, üniversiteye girince, her şey düzelir zannediyorlar. Ama bu sefer de; İktidarın onlara reva gördüğü, acı gerçeklerle yüzleşiyorlar. İşte o nedenle; bugün, o acı gerçeklerden birini, barınma ve yurt sorununu konuşacağız. Bu hafta, Milletin Kürsüsü’nde daha genç bir kardeşimiz var. Deniz Barış Çatal aramızda.

  •  

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.