Hakkari Ak Ocaklar Derneği: Myanmar'daki zulmü lanetliyoruz

Hakkari Ak Ocaklar Derneği: Myanmar'daki zulmü lanetliyoruz

Hakkari Ak Ocaklar Derneği Başkanı Fatih Özatak 'Arakan’daki katliamları durdurması gerektiğini söyledi.

HAKKARİ OBJEKTİF HABER

Dernek binasında düzenlenen basın açıklamasına Ak Ocaklar Derneği başkanı ve Dernek üyeleri katıldı. Burada basın açıklamasını okuyan Ak Ocakalar Derneği başkanı Fatih Özatak, Zulüm olayını incelediğimizde üç türlü zulüm olduğunu görüyoruz:

 İnsanın Allah’a Karşı İşlediği Zulüm

Bu, insanların Allah (c.c.)’a şirk (ortak) koşmaları ve O’na inanmamalarıdır. Nitekim Kur’an’ın bir çok âyetinde zulüm, kâfirlerin bir özelliği olarak geçmektedir. Kur’an bir çok yerde kâfirlere ve müşriklere ‘zalimler’ demektedir.

“İman edip de imanlarına zulüm karıştırmayanlar (var ya), işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.”  

Allah (c.c.)’ı inkâr ederek ilâhlık davasına kalkışanların bu tavrı da bir zulümdür. Çünkü onlar böylelikle Allah’ın ilâhlık hakkına tecavüz etmektedirler. Bunun tipik örneği Firavun’un yaptıklarıdır.  Peygamberlerini dinlemeyen bütün topluluklarda olduğu gibi bu örnekte de zulüm; küfrün ve şirkin diğer adıdır. İnkârcıların yaptıkları yanlışlık, ‘zulüm’, kendileri de ‘zalim’ diye nitelendiriliyor. Onların yaptığı karanlığa çağrıdır. Onlar bir taraftan Allah (c.c.)’ın zulmet dediği karanlık çıkmazları tercih ederken, bir taraftan da Rab’lik ve İlâh’lık hakkını başka varlıklara vermektedirler.

 İnsanlar Arasındaki Zulüm

İnsanların diğer insanlara, içinde yaşadıkları topluma ve çevreye, diğer canlılara karşı işledikleri suçlar, haksızlıklar ve saldırılardır. Bu tür bir zulme uğrayan kimseye ‘mazlum’ denir.

Bu bir anlamda kişi ve kamu haklarının ihlalidir. Bu ihlâli ister kişi yapsın, ister bir topluluk, isterse siyasal otoriteler yapsın; hepsi zulümdür. Bütün diktatörler, bütün despot ve baskıcı rejimler zulme baş vururlar, yönettikleri insanların haklarını ellerinden alırlar. Kurulan bu zulüm düzenleri insanların en doğal ve temel haklarını vermezler, onlara baskı ve şiddet uygularlar.

İnsanın gerek nefsiyle ve gerekse toplumla olan ilişkilerinde hak ve adaletten ayrılmaması gerekir. Bir işveren işçisine adaletli davranmak, onun hakkını tam ve zamanında vermek zorundadır. İşçi de işverenin alet ve makinelerini en iyi şekilde kullanmak ve işini tam zamanında yapmak zorundadır. Bu, işçi-işveren ilişkilerinde olduğu gibi, devlet-toplum ilişkilerinde de böyle olmalıdır. Halkın, dini, sosyal, siyasal, ahlâki, kültürel, ekonomik ve kültürel temel haklarını gözetmeli, onlara haksızlık yapılmamalıdır. Sosyal adalet ilkesini toplumun her kesiminde uygulamalıdır. Bütün bunlar yapılmadığı taktirde zulüm işlenmiş olur.

Bir başka zulüm örneği de, sömürgeci ülkelerin sırf çıkarları için bilhassa halkı Müslüman olan ülkelerde giriştikleri zulümlerdir. Örnek vermek gerekirse, petrol iştahlarından dolayı, bir takım ülkeleri işgal etmeye çalışan, suçsuz insanları öldüren, tarihi ve kültürel değerlerini bombalarla yerle bir eden sömürgeci ülkeler zulmün en büyüğünü işlemektedirler. Kimyasal silahlar kullanarak çocukları, kadınları, yaşlıları sakat bırakan, öldüren tarihte ve çağımızda yaşayan bütün bu diktatörlerin yaptığı tam anlamıyla zulümdür. Bu zulümlerinin hesabını elbette Allah (c.c.)’a vereceklerdir.

Halbuki, İslâm kurallarının tam olarak uygulandığı dönemlerde ve ülkelerde kâfirler de dahil olmak üzere, kimseye zulüm yapılmamıştır. Hz. Ömer (r.a.)’in adaleti, yüzyıllar boyunca dillere destan olmuştur. Osmanlı döneminde üç kıtaya yayılmış olan bütün Osmanlı topraklarında gayr-i müslim azınlıklar da hiçbir baskı veya ayıplama görmeksizin inançlarını rahatlıkla ifade edebiliyor ve ibadetlerini yerine getirebiliyorlardı. Osmanlı toplumu, içindeki bütün değişik din ve inanç mensuplarının varlığına rağmen bir huzur ve güven toplumuydu. Bugün ise Müslümanlar bir kısım ülkelerde hatta kendi öz vatanlarında bile inançlarının gereği başlarını örterek eğitim haklarını kullanamamakta, kamu kurumlarında görev alamamaktadırlar. Kuşkusuz bu yapılan bir zulüm ve bunu işleyenler zalimdir.

İslâm bir ölçü koymuştur. “Ne haksızlık edersiniz ve ne de haksızlığa uğratılırsınız.” 

İslâm bize, ne zulmeden zalim ve ne de zulme rıza gösteren mazlum olmamamız gerektiğini bildiriyor. Bu âyet-i kerime bile tek başına İnsan Haklarının hangi kaynaktan beslendiğini gösteriyor. Bu âyetin ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in Veda Hutbesi’nin belirttiği esaslara denk gelecek hiçbir İnsan Hakları Bildirgesi bugüne kadar ilân edilmemiştir. En evrensel İnsan Haklarını İslâm belirlemiş ve yüzyıllar boyu uygulamıştır. Bu uygulamalardan yalnızca Müslümanlar değil aynı zamanda Müslüman olmayan diğer insanlar da yararlanmışlardır.

Bütün işkence şekilleri, inançlara saldırılar, inançları yaşamanın önündeki engeller, kişilerin kimliğini ifade etmelerine engel olma, ırk ve bölge ayırımcılığı, sınıf kavgaları, dilleri ve kültürleri yasaklamak, farklı unsurları yükseklik veya aşağılık sebebi saymalar birer zulümdür.

İnsanın Kendi Kendine Zulmü

İnsanın kendi kendine zulmü, ya şirke veya küfre bulaşarak olur, ya da inandığı halde Allah (c.c.)’a isyan ederek, yani günah işleyerek olur. Nitekim Hz. Adem (a.s.) ve Havva, Cennet’ten, orada yaptıkları hata sebebiyle çıkınca şöyle dua ettiler:

“Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve rahmet etmezsen, gerçekten zarara uğrayanlardan oluruz.” 

Müminler, nefislerine zulmettikleri veya bir çirkin iş (fahişe) işledikleri zaman hemen Allah (c.c.)’ı hatırlayıp, bağışlanma isterler. Buradaki nefse zulmetmek, günah işlemek anlamındadır. 

Kendilerine kitap gönderilen insanların kimi nefsine zulmeder, kimi de Allah (c.c.)’ın izniyle hayırda öne geçer. 

Ülkelerin ve toplumların çöküş nedeni zulümdür. Onun için atalarımız çok güzel bir söz aktarmaktadırlar. ‘Zulüm ile abad olunmaz’ Yani zulüm yapılarak uzun süre müreffeh ve mutlu yaşanılmaz. Zulmün kesin olarak mutsuz bir sonu vardır ve bunu bütün zalim ve zorbalar yaşamışlardır.

Zulme Razı Olmamak

Zulme rıza da zulümdür. Bir zalimin zulmüne engel olmak için çalışmamak, susup oturmak, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ demek, nemelazımcılık yapmak, onun zulmüne fırsat vermek ve ortak olmak demektir. 

Zulümle mücadele etmek yalnızca mazlumların görevi değildir. İnsanlık onuru taşıyan, insan haklarının değerini bilen herkes zulümle ve zulmü yapan zalimlerle mücadele etmelidir.

Kur’an-ı Kerim müminlere, zulme uğrayanlar uğruna mücadele etmeyi, hatta savaşmayı emrediyor. 

Zulme karşı mücadele edenler haklıdırlar ve onlara bir kınama yoktur. Ama zalimler için en uygun cezalar vardır.   Arakan'da tarihin en ağır ve acı katliamı yaşanıyor.  Bu zulme sessiz kalmak bir müslümana yakışmaz. Irkımız farklı olabilir fakat dinimiz, rabbimiz, peygamberimiz aynı. Bir olma zamanı, onlar senin de kardeşin! 

Ak ocaklar Hakkari il başkanlığı olarak Myanmar'daki zulmü lanetliyoruz. Arakan'daki kardeşlerimizin yanındayız.

e719f936-97d3-4f5b-97eb-21deac2b3b87.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.