1 milyon öğretmen okullara döndü

1 milyon öğretmen okullara döndü

24 Ağustos tarihi itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 1 milyon öğretmen okullara döndü ve seminer dönemi olarak adlandırılan mesleki eğitim çalışmalarına başladı.

24 Ağustos tarihi itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 1 milyon öğretmen okullara döndü ve seminer dönemi olarak adlandırılan mesleki eğitim çalışmalarına başladı.

Türkiye'de koronavirüs vaka sayılarındaki artış düşünüldüğünde, bu kapasitedeki bir öğretmen hareketliliği salgının yayılımına ilişkin kaygılara sebep oluyor.

Bir milyonu aşkın öğretmenin için bugün okullarda başlayan mesleki eğitim çalışmaları, 18 Eylül'e dek devam edecek.

Eğitimciler, uzaktan eğitim sürecinin Türkiye'de öğrenciler arasında fırsat eşitsizliğini derinleştirdiğini ve özellikle maddi imkânı yeterli olmayan öğrenciler için olumsuz sonuçlar doğurduğunu değerlendiriyor.

Fakat okullarda yeniden yüz yüze eğime geçilmesi ve öğretmenlerin okullara dönmesi konusunda halen çeşitli tereddütler bulunuyor.

Bu tereddütlerin başında, Türkiye'deki kamu okullarının maddi ve fiziki imkanlarının birbirinden çok farklı olması sebebiyle okulların koronavirüs yayılımını engellemek için gerekli adımları atacak imkanlara sahip olup olmadıkları geliyor.

Eğitim Sen, Türkiye'de eğitim yatırımlarının yıldan yıla tartışmasız bir şekilde azalmakta olduğunu ve eğitim yatırımlarına ayrılan bütçenin her geçen yıl daraldığını ifade ediyor.

2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesi içerisinde eğitim yatırımlarına ayrılan payın yüzde 17,18 olduğu ancak 2020'ye gelindiğinde bu payın yüzde 4,65'e dek düştüğü kaydediliyor.

Sendikaya göre 2020 MEB bütçesi, velilerin kendi imkanları ile yapacağı eğitim harcamalarının artmaya devam edeceğini ortaya koyuyor:

"En düşük gelir dilimindeki yüzde 20'lik kesimin gelirleri içinde eğitim harcamalarına ayırmak zorunda oldukları pay artmaktadır. Söz konusu artış ise ancak gıda ve sağlık harcamalarından kısılarak gerçekleştirilebilmektedir. Bu koşullarda devlet okullarında eşitsizlikleri derinleştiren örnekler, var olan toplumsal eşitsizlikler doğrultusunda okulları ayrıştırmaya neden olmakta; zenginle yoksula ayrı ayrı 'devlet okulu', hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önünü açmaktadır."

Devlet okullarındaki fiziki imkanların birbirinden bu kadar farklı olması, öğretmenlerin okula dönmesi konusunda en çok kaygı yaratan unsurların başında geliyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Eğitim Sen Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, pandemi koşullarında okulların güvenli hale getirilmesi için ilk olarak eğitime ayrılan bütçenin artırılması gerektiğini ancak mevcut bütçenin yüzde 80'inden fazlasının sadece öğretmenlerin maaşlarını karşıladığını söylüyor.

Geri kalan yüzde 20'lik payın okulların fiziki ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini, kamu okulları arasında da derin fırsat eşitsizliklerinin ortaya çıktığını ve virüsün yayılımına karşı dezavantaj yarattığına kaydediyor:

"Bölgeler, iller, ilçeler hatta semtler arasında bile hem salgın yayılımı açısından ciddi farklılıklar var, hem de okulların olanakları çok çeşitli. Bunun üzerine bir anket hazırladık, Türkiye'nin tüm illerinden, tüm okul türlerinden 2 bin 239 öğretmen arkadaşımız katıldı. Arkadaşlarımızın yüzde 99'u, pandemi sürecinde atılması gereken ilk adımın hızlı bir şekilde eğitime yeterli bütçe ayrılması olduğunu belirtti."

"Çünkü sınıflardaki öğrenci sayısının azaltılması için, ek öğretmen ataması yapılması gerekiyor. Diğer yandan bilim insanları mutlaka her okulda en az bir sağlık görevlisinin bulundurulması ve izolasyon odası olması gerektiği uyarlarını yapıyor. Okullara giriş çıkış kapılarının artırılması, lavaboların düzenlenmesi ve her sınıfta 4 metrekareye bir öğrenci gibi fiziksel koşulların sağlanması gerekiyor. Bu konuda bir çalışma yapılmamasına rağmen, okullara gitmekte kaygıları olan öğretmenleri hedef gösteren bir dil kullanılıyor."

Aydoğan, MEB 2018-2019 Faaliyet ve Denetim Raporu'ndaki verilere göre, Türkiye'deki 55 bin okulun yarısından fazlasında temizlik ve dezenfektan malzemesinin yeterli olmadığı ve temizlik çalışanı istihdamının da eksik olduğunu söylüyor.

Okullardaki temizlik çalışanlarının hala İŞKUR ya da okul aile birliğinin maddi imkanları üzerinden güvencesiz ve geçici olarak istihdam edildiğini söyleyen Aydoğan, eğitime yeteri kadar bütçe ayrılmadığı için temizlik çalışanlarının velilerden toplanan ücretlerle, kısıtlı imkanlarla istihdam edildiğinin altını çiziyor.

Aydoğan, "Kısa bir süre önce geniş katılımla düzenlediğimiz eğitim çalıştayı sırasında gördük ki, birçok okulda şu an bir tane dahi temizlik görevlisi bulunmuyor" diyor.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, okullarda göreve başlayan öğretmenlere hitaben bir konuşma yaptı ve gerekli tedbir ve önlemlerin alındığına işaret etti.

Selçuk, bakanlığın aylardır sahayı gözlemleyerek durum raporları hazırladığını ve okullarda yüz yüze eğitimin başlayabilmesi için pek çok adım atıldığını söyledi.

Okulların sadece hijyen standartları sağlanarak hazırlanmadığını, olası risk hallerinde çeşitli gözlem ve müdahale mekanizmalarının da kurulduğunu belirtti:

"Öğretmenlerimizin mevcut sağlık durumları konusunda çok ayrıntılı bir rapor hazırladık. Kronik hastalığı bulunan ya da 60 yaşında üzerinde olan öğretmenlerimizin hepsiyle ilgili bilgiye sahibiz. Bu öğretmenlerimizin en az riskle mesleki faaliyetlerini yürütebilmeleri için imkanlarımızı seferber edeceğiz."

"Sizlerin daha sağlıklı ve güvenli ortamda eğitim verebilmeniz için öğretmenlerimizden öğrencilerimize, servis personelinden temizlik personeline, okulla ilgili herkesin HES (Hayat Evet Sığar uygulaması) kodları ile takibi sağlanacak. Herhangi bir risk durumunda okullarımıza bildirim yapılacak."

Selçuk ayrıca öğretmen ve öğrencilerin okullara dönebilmesi için birçok kurum ve kuruluşla ortak çalışma yürütüldüğünü ifade etti:

"Türk Standartları Enstitüsü ile, eğitim kurumlarında hijyen şartlarının geliştirilmesine ilişkin bir kılavuz hazırladık. Bunu tamamlar nitelikte öğrenci, veli ve öğretmen rehberleri de hazırladık. Bu rehberlerin hepsini dikkatle okuyarak öğrencilerinizi ve velilerinizi yönlendirmenizi rica ediyorum."

Fakat eğitimcilere göre, bu kılavuzlar tek başına okullardaki fiziki şartları iyileştirmek konusunda yetersiz kalabilir.

Eğitim Sen'in düzenlediği çalıştayda, başta merkezi okullar olmak üzere öğretmen sayılarının yüksek olduğu okulların pek çoğunda hala gerekli hazırlıkların yapılmadığının ortaya çıktığı vurgulanıyor.

Aydoğan, "MEB okullardaki fiziki koşulların nasıl olması gerektiğine dair bir paylaşım yaptı, örneğin ortak kullanım alanlarında temizlik ve dezenfektan işlemleri ya da tek kullanımlık bardakların kullanılması gibi. Fakat bu önlemler sürekli eğitim emekçilerine ve okul idarecilerine 'Önlem alın' demekten ibaret. Halbuki şimdiye kadar okullara bütün temizlik, dezenfektan ve koruyucu malzemenin MEB tarafından sağlanması gerekirdi" diyor.

Aydoğan'a göre bu yıl için hazırlanan Mesleki Çalışma Programı'nın içeriği ve kapsamı düşünüldüğünde, seminer dönemini uzaktan yapmak teknik olarak mümkündü.

BBC Türkçe'ye değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Kemal Sinan Özmen de MEB'in altyapısının hizmet içi eğitimleri uzaktan yapmak için müsait olduğunu ve Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi olarak MEB ile yapılan görüşmelerde de bu yönde görüş bildirdiklerini ifade ediyor.

"Acaba tekrar karantina uygulanacak mı, okullar tekrar yüz yüze eğitime açılacak mı? Sayın Bakan dahi konuda net bir bilgi veremiyorken, seminerler çok net bir biçimde uzaktan yapılmalıydı. Yıllarca hizmet içi eğitim için seminerlerde görevlendirilmiş bir akademisyen olarak söyleyebilirim ki hem il içi hem de iller arası çok ciddi bir hareketlilik yaşanacak."

"Hiç vaka haberi almadığımız, ya da çok kötü durumda olduğunu bildiğimiz ilçeler var. Neden il/ilçe eğitim müdürleri buralarda inisiyatif almasın? Aslında bakanlık okul müdürüne kadar yetki vermeli ama bu Türkiye'de çok da alışılageldik bir uygulama yöntemi değil."

"Denizli'deki öğretmenin ihtiyacıyla Alanya'daki öğretmenin ihtiyacı aynı değil. İl, ilçe veya sosyodemografiye göre belli bir menü hazırlanır ve çok zengin bir hizmet içi eğitim verilebilir. Örneğin bizler salgının yoğun dönemlerinde yani Mart-Nisan-Mayıs aylarında, MEB bünyesinde gerçekleşen onlarca uzaktan eğitim semineri verdik. Şu an benim eğitim vermek için Hakkari'ye gitmem mümkün değil ama MEB beni görevlendirdiği anda Hakkari'deki öğretmenlere uzaktan erişebilirim, eğitim verebilirim."

Özel okullar ne durumda?

Özel okullar bu süreçte birbirinden farklı uygulamaları hayata geçiriyor.

Öğretmenler açısından seminer dönemini uzaktan sürdüren özel okullar olduğu gibi, tıpkı kamu okullarında olduğu gibi yüz yüze seminer dönemi uygulamasına geçen özel okullar da bulunuyor.

Öğrencilerin okullara döneceği açıklanan 21 Eylül tarihine dek, 8. ve 12. Sınıf öğretmenleri hariç diğer tüm öğretmenleri evden, uzaktan eğitim sistemine geçiren okullar var.

Buna karşın pek çok özel okulda, öğrenciler yüz yüze eğitim için henüz okula gelmese dahi öğretmenlerin okulda bulunması ve uzaktan video eğitimlerin dahi okullardan yapılması kararı alındığı biliniyor.

Öte yandan MEB, özel öğretim kurumlarının 15 Ağustos 2020 itibarıyla belirledikleri bir tarihte telafi, tamamlama ve uyum eğitimi yapabileceklerini açıklamıştı.

Dolayısıyla bazı özel okullarda öğrencilerle yüz yüze telafi eğitim süreci de başlamış durumda.

MEB tarafından bugün yapılan açıklamada ise özel öğretim kurumlarının salgın süreciyle başlayan yeni dönemdeki hizmet koşullarının bakanlık tarafından yakından takip edildiği kaydedildi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.