YAMADAN UTANIRDIK

Abdurrahman Aşkan

Yokluğun güzelliğinden haya ederdik. Bolluğu düşlerde, varlığı hayallerde canlandırırdık. Çorabımız yoktu, pantolomuz yırtık ve yamaydı. Ayakkabımız kara lastik; topuk yırtık, altı delik, kenarları karışıklığa karşı işaretliydi.

Çünkü; yokluk yamasının, varlık süsü olacağını bilmezdik. 

Hamd olsun. Maddi olarak yokluktaydık. Ama maneviyatta varlık içinde varlıktaydık. Anne babamıza köle, büyüklerimize sadakatte öndeydik. Saygımız vardı, edebimiz vardı, hayamız vardı, muhabbetimiz, hürmetimiz, saygınlığımız vardı... 

Yataklık giyimlerle alışveriş yapmaz, cadde, sokak, köy meydanına inmezdik. Bir büyüğümüzün bakışı hepimizi sustururdu… işte öyle bir nesildik.

Onca iş yoğunluğu içerisinde, yağmur, kar, fırtına koyun sürüsü, ahır hengamında vücut üzerinde kuru elbise kalmamasına rağmen namazı terk etmeyen mazimiz vardı.

Bugün abdest suyunun amber kokan, yüze nur, gönle sürur veren namaz hazırlığına parfümlerle yıkanan, boyalarla süslenen nesle dönüştük. 

Ne oldu bize evlatlarımız sözlerimizi işitmez, laf çıkmadan lafımızı tıkayanlar oldu. İki adım ilerde ki aş fırınına gitmez, kendi ihtiyacını gidermez oldu. 

Erkeklerimiz küpe takmaya, kız giyimine özenmeye, kızlarımız tişörtünü kıvırıp göbeğini vitrin yapmaya, jiletle bacaklarını gösterime sunmaya, gecenin geç saatlerine kadar evinin yolunu şaşırmaya başladı. Yokluğun giyimi varlığın süsü oldu… 

Biz köylüydük insani değerlerimiz, manevi inançlarımız vardı. Şehir maddiyatı karşısında çağın medeniyetsizi, çağdışının cahili olduk.  

Bir kare foto için gün boyu süslenmeye, bir saat çarşı için tüm boyaları sürmeye, bir an evvel mahremiyle buluşması için annesini kırmaya, babasını ezmeye, evden kaçmaya başladık. 

Bize ne oldu! Aman oğlum yanlışa düşmesin, kızım evi terk etmesin adına tüm insani değerlerimizi, inancımız, kültürümüzü, gelenek göreneklerimizi ayaklar altına aldık. Vaktinde aile eğitimini, insani değerleri öğretmediğimizden dolayı karşılarında dik duramadık, boynu bükük kaldık. 

Mazimiz derede bile büyük küçük abdest için elbisesini sıyırırken, çalılıkların dikenleri arasına gizlenir, tüm çevreyi dedektif hassasiyetiyle taradıktan sonra ihtiyacını giderirdi. Mazimiz avret yerlerinin görünmesinden haya ederdi. Neslimiz görünmemesinden utanır oldu.

Neslimiz ise; yatağını, banyosunu, taharetini dakikasına sanal alemde yayınlamadan yapmaz oldu…Abdest suyunun nurlu misk-ü amber kokusunu yakalamak için tüm boyaları, parfümleri sıkar oldu. 
Allah’ım! Ahir zamandayız. Bizi ve neslimizi BÊNIVÊJ’lerden eyleme…

Selam ve dua ile…

Yorum Yap
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.