İÇİMİZ TOK DIŞIMIZ AÇ

Abdurrahman Aşkan

Biz hacı olduk, hoca olduk, avukat olduk, mühendis olduk, baba olduk, anne olduk, öğreten öğretmen olduk. Velhasıl her bir mevki, makam ve meslekte olduk ama bir türlü gerçek manada kul olamadık. Olanları tenzih eder… 

Biz Müslümanların evinde sabahın erken saatlerinde tırnakları ojeli, dudakları boyalı, saçları lüleli, eteği mini, bacakları dar kot pantolonlu, üst elbisesi alt elbisesinin reklâmını yapacak kadar ince ve şeffaf giyimli, kıble yönünden bihaber evlatlarımıza önceden vermediğimiz üzerinde durmadığımız ahlaki, dini ve insani değerlerle süslemediğimiz canlarımızın vebalinden nasıl kurtulur ve hesaplarını nasıl veririz? 

Evinde, bahçesinde, mahallesinde başında yazmasını, eşarbını, örtüsünü düşürmeyenler, Allah rızası için uzun ve geniş elbisesiz dolaşmayan kardeşlerime, bacılarıma, ne oluyor da düğünde, seyranda, çarşı-pazarda açılıp saçılıyorsunuz. Hâşâ Allah evde, bahçede, mahallede varda, düğünlerde, çarşı-pazar da mı yok? 

            Bugün; biz beş vakit namazını, kul hakkından uzak durmayı, haram lokma yememeyi, gıybet, riya, dedikodu, faiz, rüşvet, zina vb. gibi ahlaki hastalıklardan uzak duran bir geçmişin nesilleriyiz. Helale haram katmadığından, akraba hakkı, komşu hakkı, daima Sıla-ı Rahim de samimi bulunduklarından evlerine bereket yağıyordu. Bir baba çalışır alın teri dökerek 10–15 nüfuslu aileyi geçindirirdi. 

Biz bugün bir ailede eli iş tutan herkes çalışır ama bir bebeğin ihtiyaçlarını karşılamakta aciziz. Hep eksiklikleri görürüz. Maddiyatta üst tabakada bulunan insanlara bakar gaza basar geçmek için insanlık adına ne kadar hassas, ince ve kırmızıçizgilerimiz varsa ezer geçeriz. 

Ama alt tabakada her türlü zorluklara karşı yaşam mücadelesini şükürle, sabırla, tevekkülle sürdüren insanları unuturuz. Fakirin gönül zenginliğinde ki bir lokma kuru ekmeğin tadı, zenginin gönül fakirliğinde her türlü ve her çeşit taamla donatılmış masaların tatsız tatlılarından kat be kat lezzetlidir, muhteşemdir, doyurucudur. 

Samimiyet vardı, inanç vardı, iman kâmildi, büyüklerine sadakat vardı, sözler senetti acı tatlı değişmezdi. Oturuşta, kalkışta, yemekte, konuşmada, sözde, özde, ibadette, niyazda samimiyet vardı. 

Kıtlık dönemlerde ki huzur, mutluluk, refah, güler yüz, sıkıntılara tahammül, insanın insanlıkta tavan yaptığı dönemler, sıkıntılara göğüs gerip sabreden, yoklukta durumu daha vahim olanları görüp şükreden, her türlü haramdan kaçıp, helal yollarda ter döküp, emek verenlerin tevekkülüdür. 

Biz varlık çağında ki neslin, bir şeyi daha hayal etmeden, istemeden, el uzatmadan önümüze serilen nimete şükürsüzlükle, isteklerimizle imtihan edildiğimizin bilinçsizliğiyle ufak bir zaman ertelemesinde sabırsızlığımızla, Rabbana hep bana, bir benim başkası yoktur.” ana temasıyla tevekkül etmeyenleriz. 

Biz maddiyata doymayan aç yarışçıların, giyimli çıplakları, ahiret için yarışan neslin, dünyalık yarışçılarıyız. Sonumuz amelimizle değişir ancak. Söz özündür. Ve aşağıdadır. 

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. AHZAP/59 

"Kim dünyada şöhret için elbise giyerse, Allah ona kıyâmet gününde zillet elbisesi giydirir. Sonra da onu cehennemin alevli ateşlerinde yakar." (Ebû Dâvud, Libas 5, h. No: 4029, 4030). 

 ‘Şöhret elbisesi’nden maksat, başkalarına câzip görünmek ve fors satmak için giyilen elbisedir. (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, c. 2, s. 94) 

Selam ve dua ile…

 

Yorum Yap
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.