Hakkâri’yi dünyaya tanıtıyor

Reşko Trekking ve Dağcılık’ın kurucusu İskender Kahraman: Cilo yalnızca bir dağ değil, yaşam demek

Reşko Trekking ve Dağcılık’ın kurucusu İskender Kahraman, çocukken çobanlık yaparken âşık olduğu Hakkâri Yüksekova’nın doğal yaşamını, şimdi Türkiye ve dünyaya tanıtan bir kâşif…

İran doğumlu olan ve çocukken ailesiyle birlikte Hakkâri’ye taşınan Kahraman, zaman içinde kayak dalında milli bir sporcu olmakla kalmamış, gazetecilik okumuş. Aynı zamanda doktora derecesi olan Kahraman, başka şehre de gitse, yurt dışına da çıksa büyüdüğü ve büyülendiği dağları unutmamış. İnsanlara yardım etmeyi ve onlara yol açmayı bir misyon olarak gördüğünü belirten Kahraman, açtığı dijital fotoğrafçılık, dacığılık ve rehberlik kurslarıyla çok sayıda gence iş yapabilme alanı yaratarak, onun sayesinde her geçen gün turistlerin ve dağcıların uğrak yerlerinden olan Hakkârili esnaf da bu bereketli bakış açısından nasibini alabiliyor.

Ankara Üniversitesi’nin gazetecilik bölümünde okumanın sadece klasik bir gazetecilik eğitimi değil, bir sosyal bilimci bakış açısını kazandırdığını ifade eden Kahraman, aynı sebepten gelişmekte olan ülkelerde “gazetecilik” yapılamadığını ve bu nedenle mesleği sürdürmediğini dile getiriyor.
“Mutluyum, çünkü bin insana ekmek kapısı inşa edebiliyorsam, başka şeye ihtiyacım yoktur”
Yurt dışında da aradığı doğa hissiyatını bulamayan Kahraman, Yüksekova’ya döndüğünde, dağların ne kadar muhteşem olduğunu bir kez daha anlayarak, her taşın altında bir efsane yattığını fark etmiş. “İçinde yaşamak başka, özümsemek başka” diyen Kahraman, akademik hayatta öğrendiği Karl Marx, Theodor Adorno, Max Horkheimer ve Michel Foucault gibi düşünürlerden etkilendiğini, söz konusu düşünürlerin doğadan kopuşu, insanın mutsuzluğu olarak betimlediklerini söylüyor. Kahraman, “İnsan, doğanın parçası değil de, onun patronuysa mutsuzdur. Bana, yaşam biçimim nedeniyle, modernizmin tuzaklarına kapılmadan, teknolojik akla teslim olmadan ve doğa ile iç içe olduğum için, ‘Foucault’nun yapmak isteyip de yapamadığı’ diyenler odu. Adorno, kitaplarında, ‘Doğadan ayrıldığın zaman mutlu olma şansın yok’ diyor, diğerleri de… Benim gelecek kaygım yok, büyük kentlerin kriz alanlarında da değilim, doğayı biraz da felsefi bir yaşam hedefi olarak seçtim. Kendimi inşa ederken, kültürel ve ekolojik olarak doldururken, insanlar için de bir şeyler inşa etmeye çalışıyorum. Mutluyum, çünkü bin insana ekmek kapısı inşa edebiliyorsam, başka şeye ihtiyacım yoktur” diyor.
“Ziyaret edenler, buranın doğasına, insanına, kültürüne âşık oluyor”

24 Saat Gazetesinden Sultan Yavuz'a konuşan Kahraman, kayak branşından dağ kayağına geçtiğini ve bu sporun dünyada da yeni yeni popüler hâle geldiğini belirtiyor. Aynı zamanda Türkiye Dağcılık Fedrasyonu’ndan “rehber-mihmandarlık” sertifikasını da alarak, işini profesyonelleştiren Kahraman, “Buralar, kayak, trekking, dağcılık ve fotoğrafçılığa uygun olunca, önce Türkiye’nin sonra da dünyanın dikkatini çekmeyi başardım” diyor.

Yüksekova’ya artık sadece Türkiye’den dağcılar ve gruplar değil, Japonya’dan, Almanya’dan, İngiltere’den de gruplar gelmeye başlamış. Ünlü dağcı ve kayakçıları Cilo dağına davet eden ve ücret talep etmeyen Kahraman, görenlerin Cilo’ya âşık olduklarını ifade ederek, şöyle konuşuyor:

“Ziyaret edenler, buranın doğasına, insanına, kültürüne âşık oluyor. Her gün ondan fazla grup geliyor ve burada eğitimli olan tek dağcı da benim. Turizm gelecek belli ama turizm gittiği yere para götürse de, aynı zamanda yok edici özelliğini taşır. O nedenle ben turizm gelmeden önce farkındalık yaratmak için çevre bilinci kursu açtım. Halk eğitimde açtığım dijital fotoğrafçılık kursuna 35, rehberlik ve dağcılık kursuna da 28 insan baş vurdu, hepsi de daha sonra belgeli birer uzman olacak, doğa fotoğrafçısı olacak, gelenlere burayı tanıtacak. Öncelikli amacımız burayı korumak ve önce çevre bilinci, sonra turizm diyoruz.
İskender, nam-ı diğer “Reşko”
Reşko kelimesinin aynı zamanda ikinci adı olduğunu belirten Kahraman, söz konusu sözcüğün İrani dillerine ait olduğunu ve “yüksek, siyah dağ” anlamına geldiğini kaydediyor.
Kahraman, Cilo’nun aslında Güneydoğu Torosların en doğu uzantısını oluşturan ve ülke dışına taşan uzunca bir dağ silsilesinin parçası olduğuna dikkat çekerek, bugün Türkiye’nin ikinci en yüksek dağı olan Cilo’ya, 1800’li yıllarda çok sayıda misyonerin geldiğini ve sırasıyla Japonların, İngilizlerin ve Almanların ziyaret ettiklerini belirtiyor. 1980’lerin ortalarına kadar pek çok dağcıya kucak açan Cilo’nun bu süreçten sonra başlayan çatışmalar nedeniyle uzun süre ziyaretçisiz kaldığını ifade eden Kahraman, şimdi yeniden turistlerin geldiğini ve gördükleri karşısında şaşkınlık yaşadıklarını söylüyor.
Kahraman, “Buraya bir kez gelen dağcı bir daha geliyor. Örneğin Ağrı dağının üç rotası vardır ve bir daha gitmek istemezsin ancak Cilo’da yüzlerce rota var, onlarca su kaynağı, flora ve fauna bakımından zengin, yaşam veren bir yapısı var. Cilo yaşam veriyor. Sadece ekolojik açıdan da değil, insanlığın ilk iletişim bilgisini taşıyan taşlar var burada, hayvanlar ve bitkiler resmedilmiş, belki de ilk haritalar… Her taşın bir efsanesi, bir yaşanmışlığı var. Düşünün ki, yüzlerce yıl önce buradan geçen kervanlarda o tarihte kahve ikram ediliyormuş. Binlerce yıl öncesinin yaşanmışlığı, tarihi, sürgünü, efsanesi her şey burada… Cilo yalnızca bir dağ değil, bir yaşam demek.”
“Hristiyanlığın en eski merkezlerinden”
İnsanlığın binlerce yıl boyunca bu bölge için savaşma nedenini, buradaki çeşitliliğe, yer altı ve yer üstü zenginliğine bağlayan Kahraman, Cilo’nun zengin su kaynaklarının, gizeminin ve enerjisinin her yerde hissedildiğini belirterek, şu bilgileri veriyor:
“Bu bölge aynı zamanda Hristiyanlığın da en eski merkezlerinden, sinagoglarla camiler ve kiliseler bir arada yer alıyor. Hatta bazı kiliselerin İsa peygamberden 100-200 yıl sonrasının tarihine dayandığını söyleyebiliriz, bunun anlamı da inanç turizmi açısından da ne kadar önemli bir potansiyeli barıdırıyor oluşu…
“Çocuklara dağcılık malzemesini öğretemiyorum çünkü malzemem yok”
Nihai amacım, bu güzelliklerin ve zenginliğin yaşaması, yazılacak çok şey, çekilecek çok belgesel ve fotoğraf var burada ancak şu anki mali durumum bunun için gereken malzemeleri temin etmemi olanaksız kılıyor. Elinde güzel bir makinesi olan ancak benim kadar bölgeye ilişkin bilgisi bulunmayan insanlar burada çekim yapıyor ve belki benim on yılda erişemediğim kişi sayısı ve etkiye ulaşıyor. Ben mesela dağcılık kursu açıyorum ama çocuklara dağcılık malzemesini öğretemiyorum çünkü malzemem yok. Biraz malzeme edindikten ve ekonomik açıdan rahatladıktan sonra o hikâyeleri yazmayı çok istiyorum…”
Sohbetimizin sonuna doğru, İskender

Kahraman, daha önce bazı ulusal gazetelere konu olduklarını ancak Cilo’yu gelip gören bir Alman yazarın kendisi hakkındaki makalesinde, ondan “Cilo Kartalı” diye bahsettiğini dile getirerek, bunun nedeninin, kendisinin (Reşko’nun) yüksek kaya görünce dayanamayıp, tırmanması olduğunu anlatıyor. “Yükselik görünce dayanamıyorum, çıkıyorum” diyen Reşko’nun, memleketi Yüksekova’yı daha nice yıllar yükseklere taşıması ve ziyaretçilerini etkilemesi dileğiyle. İnsanı “yüksekte tutan” aslında etrafındakileri yükseltmek için verdiği bir mücadeleyse, Reşko bunu başarmış görünüyor…

Reşko Trekking ve Dağcılık hakkında Türkiye Dağcılık Federasyonu’ndan da bilgi alabilir, Reşko Trekking ve Dağcılık adlı Instagram hesabından takip edebilirsiniz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hakkari Haberleri Haberleri

Tuncer Bakırhan'dan Açıklamalar
Büyük Yankı Uyandırdı!
İçme Su sorunu çözülüyor!
Zorlu kış mesaisi başladı
Şahsa Rekor Ceza