Diplomalı Umutsuzlar Kuşağı

Gül Çiftçi

Bugün bir üniversite mezunuyla karşılaştım. Elinde CV dosyası, yorgun gözlerle şöyle dedi:
“Mezun oldum ama sanki hiçbir yere ait değilim.”

O an anladım ki bu ülkede üniversite mezunları yalnızca iş değil, aidiyet de arıyor. Sadece bir maaş değil, bir anlam peşindeler. Ama sistem ne yazık ki onların bu arayışına sağır.

Türkiye’de her yıl yüzbinlerce genç üniversiteden mezun oluyor. Onlara uzun yıllar boyunca “Oku da adam ol” denmiş, "Üniversiteyi bitir hayatın kurtulur" denmiş. Ama ne oluyor? Mezuniyet sonrası bir iş bulamayan, ailesinin yanında kalmaya devam eden, KPSS’ye hazırlanırken aynı anda kuryelik yapan ya da diplomayı çekmeceye kaldırıp yurt dışı hayali kuran bir gençlik gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Ve daha kötüsü: Bu artık istisna değil, kural.

Her Şey Var, İş Yok

Her ile üniversite açıldı, bölümler çoğaldı, kontenjanlar doldu. Ama bu bolluğun ardında bir kıtlık yatıyor: İstihdam kıtlığı.
Mühendisler, öğretmenler, iktisatçılar, iletişimciler... Saymakla bitmez. Hepsi aynı sorunun içinde: “İş bulamıyoruz.”

Dört yıl boyunca gösterilen onca çaba, alınan krediler, ödenen harçlar, gece yarısı çalışılan sınavlar... Mezuniyetin ardından sadece bir e-posta:
“Başvurunuz için teşekkür ederiz.”

Ya da çoğunlukla hiç geri dönüş yok. Bu sessizlik, gençleri sessizleştiriyor. Umutsuzluğu sıradanlaştırıyor.

Sistem Kim İçin Var?

Üniversiteler bilgi veriyor, evet. Ama hayat becerisi vermiyor. Öğrenci mezun oluyor ama ne yapabileceğini bilmiyor.
Müfredatlar yıllar öncesine takılı kalmış. Gelişen teknoloji, değişen iş gücü, yeni sektörler… Bunların çoğu ders kitaplarında yok.
Öğrenci mezun olunca elindeki diploma kadar, elinin neye değdiği de önem kazanıyor: Ne üretmiş? Ne uygulamış? Ne başarmış?

Cevap çoğunlukla: “Hiçbir şey.”

Çünkü sistem bunu baştan öngörmüyor. Üniversite mezuniyetini bir varış noktası olarak görüyor. Oysa mezuniyet, maratonun başlangıcı.

Diplomasıyla Kaybolan Gençlik

Asıl acı olan şu: Bu gençler sadece işsiz değil, aynı zamanda umutsuz. Gelecek planlayamıyorlar. Kurgu yapamıyorlar.
Bir şey olmaya çalışırken kendilerini kaybediyorlar.
Kendine güvenini yitirmiş, odasına kapanmış, “çalışmak istiyorum ama neye başvuracağımı bile bilmiyorum” diyen gençler...

Onlara çok şey vaat ettik. Ama hiçbirini tutmadık.
Diploma verdik, yol göstermedik. Umut verdik, karşılık sunmadık.
Bir ülke, gençlerini hayal kırıklığına boğarsa, kendi geleceğini de karartır.

Şimdi Ne Olmalı?

Üniversiteler sektörle iç içe olmalı.

Mezuniyet öncesi uygulamalı eğitimler zorunlu hale gelmeli.

İşverenle öğrenciyi mezuniyet öncesinde buluşturacak mekanizmalar kurulmalı.

Gençlerin girişimcilik, dijital yetkinlik, yabancı dil gibi konularda desteklenmesi bir lüks değil, zorunluluktur.

Ve en önemlisi:

Gençleri dinlemeyi öğrenmeliyiz. Onların sesi sadece seçim zamanı değil, her gün duyulmalı.

Son Söz

“Mezun oldum ama hiçbir yere ait değilim” diyen gencin yalnızlığını hepimiz hissetmeliyiz. Çünkü o genç aslında hepimizi temsil ediyor.
Bir milletin geleceği, gençlerinin ne hissettiğiyle doğrudan bağlantılıdır.

Bugün onlar işsiz olabilir. Ama asıl trajedi, eğer biz onları anlamsız bırakırsak yaşanacak.

Yorum Yap
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.