BİR ÇOCUĞUN ÇIKARAMADIĞI SES OLMAK ZORUNDASIN

Darya Kızılboğa

Şanlıurfa Barosu geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada 1 Ocak 2018 ile 21 Ağustos 2019 tarihleri arasında CMK sanık ve mağdur müdafi atamaları verilerine göre; bin 292 kişinin cinsel istismara ve saldırıya uğradığını duyurdu. 1.292 kişiden 1.216’sı çocuk. İstismara maruz kalan bin 216 çocuktan 418’i 12 yaşından küçük, 407’si 12-15 yaş aralığında 391 ise 15 - 18 yaş aralığında.

Şanlıurfa Barosu’nun verilerine göre; istismara maruz kalan bin 216 çocuktan 272’i erkek çocuğu, 944’ü ise kız çocuğu. Medyaya yansıyan haberlerde ise istismara maruz kalan çocuklardan 21’inin ise hamile kaldığı iddia edilmişti.

Şanlıurfa Barosu’ndan yayınlanan veriler;

12 yaşından küçük 133 erkek çocuğu ve 285 kız çocuğu cinsel istismara maruz kaldı.

12-15 yaş arasında 83 erkek çocuğu ve 324 kız çocuğu cinsel istismara maruz kaldı.

15- 18 yaş arasında 56 erkek çocuğu 335 kız çocuğu cinsel istismara maruz kaldı.

Ayrıca 18-25 arasında 7 erkek ve 60 kadın, 25 – 60 yaş arasında 5 erkek ve 4 kadın cinsel istismara maruz kaldı. Toplamda bin 292 kişi cinsel istismara ve cinsel saldırıya maruz kaldı.

Tablonun vahameti belki sizleri rahatsız etmiş olabilir, üzülmüş veya içiniz sıkılmış olabilir. Hatta belki lanetler okumuşsunuzdur. Bu verilerin sadece bir ilimizde olduğunu ve 1 buçuk yıllık bir veri olduğunu hatırlatmak isterim. Düşünmemiz gereken sadece bir ilde rakamlar bunlar ise, ya tüm ülke verileri bir araya getirilirse karşılaşacağımız sonuca hazır mıyız ? Kaldı ki bunlar yargıya intikal etmiş vakalar. Bu soruyu yürekten soruyorum çünkü haberleri izleyip, okuyup geçmenin zamanı değil. Lütfen sorun kendinize, çocuklarımıza bakamıyor muyuz? Bakanların, sanatçıların parti kapılarında oturma eylemleri bittiyse lütfen işlerine dönsünler.

Mardin’in Derik ilçesinde 2017 yılının Mart ayında yaşları 6 ile 12 arasında değişen 50 öğrenciyi cinsel istismara maruz bırakan okulun temizlik görevlisinin duruşması 17 Eylül 2019 tarihinde görüldü. Faile toplamda 80 yıl 10 ay ceza verildi!

İzmir Bayraklı Adliyesinde Cinsel saldırı ve hürriyetinden alıkoyma davasında, saldırganın avukatının sürekli İstanbul Sözleşmesini hedef göstermesi ve ‘ Erkeğin beyanı neden esas alınmıyor? Bu haksızlık, bu yasaya güvenerek kadın yalan söylüyor tüm bunların sebebi İstanbul Sözleşmesi’dir demesi ise tam bir felaket. Kadının beyanı ile kimse 19 yıl 6 ay ceza almaz beyler, unutmayın bunu.

Evet tekrarlıyorum, çok sevgili bakanlarımızın görevlerine dönmeleri gerekiyor. Çocuklarını, vatandaşlarını koruyamayan bir devlet halini almışken evlerinde nasıl rahat uyuduklarını merak ediyorum. Halkı korumaya yönelik yasalar yapmanın önemi büyük elbette ancak takibi yapmak kadar değildir.  Bunca suçları işleyen insanlar bu cesaretleri nerden buluyorlar hiç merak ediyor muyuz acaba? İstanbul sözleşmesine buldukları her boşlukta saldıranları sahneye davet ediyoruz, anlatın bize. Anlatın bize ki nerde yanlış yaptığımızı bilelim. İstanbul Sözleşmesi olmasaydı eğer bu cezalar verilmez ve ülke gerçekten de yaşanmaz bir hal alırdı.

Türkiye'de çocuk istismarı, çocukların hak ihlali, şiddet ve kasten ölümlere ilişkin sağlıklı istatistik ve verilere de ulaşmak zor. Bu sebeple en azından yargıya intikal etmiş vakalar için ‘TÜM BAROLARA SESLENİYORUM. VERİLERİNİZİ AÇIKLAYIN, GERÇEKLERİMİZLE YÜZLEŞTİRİN BİZİ ‘. Bizleri gerçeklerimizle yüzleştirin ki görmeyen gözler artık görsün, bilsin. Her gün karşımıza çıkan vakalara lanet okuma zamanı değil, bu vakaları önleme zamanı. Devlet gereken adımları attığında bilsin ki Sivil Toplum Kuruluşları da yanında olacak ve birlikte çalışacaktır.

Her anlamda gelecek nesillere kötü, çirkin bir dünya bırakıyoruz. Hangi hakla onları susuz bir geleceğe mahkûm ediyoruz, hangi hakla çocukları yasa tanımaz, iyi doğru nedir bilmez insanlarla aynı ortamda yaşama zorunluluğu sunuyoruz.

Unutmayın, top yekûn bir mücadele vermez isek binlerce, yüz binlerce insanın daha hayatı birkaç yıl içinde kararacak ve dönülmez bir uçuruma sürükleneceğiz.

Çözüm önerilerinde İdam ve ağırlaştırılmış müebbet cezalarını duyuyoruz. İdam cezasını getirmek suçları durdurmayacaktır. Kaldı ki idam cezası çok daha büyük bir kaosa sebebiyet verecektir.

ÇaÇAv (Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı) üyesi Avukat Gazal Bayram Koluma, cezaların ağırlaştırılmasından çok çocukların istismar ve şiddetten korunmasına ihtiyaç olduğunu, bu işi üstlenen kurumların ise görevlerini yerine getirmesinde sıkıntılar yaşandığını söylüyor:

"Yasal mevzuatımıza baktığımızda birçok açıdan, birçok ülkeye göre daha ciddi ceza oranlarının yer aldığını görüyoruz. Asıl önemli olan mevcut yasaların işlerliğini sağlamak."

İdam ve hadım (kastrasyon) cezalarının caydırıcı olmayacağını savunan Avukat Koluma ise "İdam kararını verdiniz, uyguladınız, sonra masumiyeti ortaya çıktı. Bu cezayı geri alma şansınız olmayacak. Sanık hakları noktasında olumsuz bir netice olabilir" diyor ve ekliyor "İdam cezasının getirilip farklı suçtan yargılanacak kişilere de uygulanacak olması da ayrıca ürkütücü."

İstediğimiz büyük ve zorlayıcı bir şey değil. Şiddeti şiddet ile önleyemeyiz. Vatandaşlarını koruyan yasaları ve bu yasaların takibini istiyoruz. Bu suçları işleyecek cesaretleri kırılsın istiyoruz.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.