OHAL kararı TBMM’de kabul edildi

OHAL kararı TBMM’de kabul edildi

TBMM Genel Kurulu, depremde etkilenen 10 ilde 3 ay süreyle olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı görüşüldü.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, "Biz 1999 depremini yaşadık. 2 büyük depremi üst üste yaşadık. 20 bine yakın insanımızı kaybettik. O zamanki Bülent Ecevit hükümeti OHAL ilan etmeyi düşünmedi. İstemedi, doğru bulmadı. Şimdi neden" diye sordu. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, "Yürütmenin elindeki olağanüstü mutlak iktidar yetkileri ile de yapamayacağınız hiçbir şey yoktur. Peki derdiniz ne OHAL ilanı ile? Derdiniz ne" diye eleştirdi. İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, "Mademki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geniş yetkiyle birlikte iktidara hızlı karar alma mekanizması sağlamıştır, iktidar şu an hangi yetkiden yoksundur ki kendisini yeni yetkilerle de donatmak istemektedir" diye karşı çıktı. Cumhurbaşkanı'nın OHAL kararı AKP ve MHP'li vekillerin oylarıyla kabul edildi.

Depremden etkilenen 10 ilde 3 ay süreyle OHAL edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldü. Birleşimi yöneten TBMM Başkanı Mustafa Şentop, açılış konuşmasında, "Devletimizin tüm kurumları, sivil toplum kuruluşlarımız, milletimiz ilk andan itibaren felaket bölgesinde insanüstü bir gayretle çalışmaktadır. Adeta yerkürenin yıkımı manasına gelebilecek 7,7 ve 7,6 ölçeğinde iki büyük deprem ile sayısız artçı depremler maalesef 10 ilimizde on binlerce vatandaşımızın ölümüne ve yaralanmasına sebep olmuştur. Bu vesileyle bir kere daha depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor, hayatını kaybeden insanlarımızın yakınlarına ve depreme maruz kalan vatandaşlarımıza sabırlar diliyorum" dedi. 

Şentop, "Milletimizin, hepimizin başı sağ olsun. 85 milyon olarak üzüntümüz kelimelerle ifade edilemez boyuttadır, acımız tarifsizdir. Bu felakette kaybettiğimiz canlarımızdan birisi de TBMM çatısı altında birlikte çalıştığımız, vatan ve millet sevgisine şahit olduğumuz AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş idi. Bütün hayatını kaybedenlerle birlikte, çalışma arkadaşımız Yakup Taş ve ailesi için de kederimiz sonsuzdur" diye konuştu.

Şentop, “Sizleri Adıyaman Milletvekilimiz merhum Yakup Taş ve deprem felaketinde vefat eden bütün vatandaşlarımız için bir dakikalık saygı duruşuna ve akabinde arzu edenleri kaybettiğimiz insanlarımızın ruhları için birer Fatiha okumaya davet ediyorum” Genel Kurul’daki tüm vekilleri saygı duruşuna ve Fatiha okumaya davet etti.

Genel Kurul’da ilk olarak konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay özetle şunları söyledi:

“Deprem yaklaşık 110 bin kilometrekare alanı etkilemiştir. Bu değer Avrupa’da birçok ülkenin yüzölçümü kadar veya ondan daha büyüktür. Bu deprem Anadolu coğrafyasının son 2000 yıllık tarihçesinde 1668 Büyük Anadolu Depremi ve 1939 Erzincan Depremi’nden sonra meydana gelen en büyük üçüncü depremidir.

Depremler, ülkemizin en önemli aktif fay zonlarından birisi olan Doğu Anadolu Fay Zonu’nun iki ayrı kolu üzerinde meydana gelmiş olup bu depremler sonucunda yerkabuğu yaklaşık 400 kilometrelik bir hat boyunca kırılmış ve 3, 4 metre yer değiştirmiştir. Bu etki sahada demiryolu rayları, karayolu ve benzeri birçok yapıda belirgin şekilde gözlenmektedir.

Üzülerek ifade ettiğimiz can kayıpları boyutunda baktığımızda 14 bin 351 şu ana kadar kimliğini belirlediğimiz can kaybı mevcut. Yaralı olarak enkazlardan çıkarılanlar da buna dahil 63 bin 794 vatandaşımız kurtarılmıştır. Yıkılan bina sayısı 6 bin 444’tür. Sahada 24 bin 727’si arama kurtarma personeli fiilen arama kurtarma çalışmalarına devam etmektedir.

Hava şartları oldukça bozuktu. Havadan ikmal noktasında ikincil afetleri yaşamamak çerçevesinde helikopterleri kullanamadık. Sahada da tipi olan bölgeler vardı. Nurdağı’nda afetten kaynaklı hasar vardı. Orada karadan götürmek istediğimiz için yoğun bir trafik sıkışıklığı, geçişlerin engellendiği bir dönemi yaşadık ilk anda.

Cumhurbaşkanımız depremin yaşandığı 10 ilimizi ‘genel hayata etkili afet bölgesi’ olarak ilan etmiş, arama-kurtarma faaliyetlerinin ve sonrasındaki çalışmaların süratle yürütülebilmesini temin için, Anayasanın 119’uncu maddesine dayanarak, 3 ay süreyle olağanüstü hâl ilan etme kararını kamuoyumuz ile paylaşmıştır. Olağanüstü durumlar olağanüstü tedbirlerin alınmasını gerektirir. Olağanüstü bir yönetim düzeninin gerekli olduğu doğal afet, tehlikeli salgın hastalık ve kamu düzenini tehlike altına sokan yaygın şiddet vakaları gibi durumlarda başvurulan OHAL uygulamasında amaç; yaraların en hızlı şekilde sarılmasıdır.

Acil ve hayati ihtiyaç malzemelerinin karşılanması, afet bölgesinde yıkılma riski olan binaların bulunduğu alanlara girişin sınırlandırılması, tehlike arz eden binaların yıkılması ve zaruri ihtiyaçların dağıtımının düzenlenmesi gibi zorunlu işler olağanüstü hâl yönetimi ile kolaylıkla ve hızlıca sağlanabilecektir… Krizin boyutları göz önünde bulundurularak; depremin yıkıcı etkisi, ağır kış şartları ve doğrudan etkilenen il sayısı ve nüfusa göre 3 aylık süre belirlenmiştir. Demokratik hukuk devletlerinde olağanüstü durumların yönetimi yine hukukun izin verdiği olağanüstü yönetim usulleri ile gerçekleşmektedir."

MHP Grup Başkanvekili Levent Bülbül, OHAL ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı’na ilişkin, “Olağanüstü hâl bir zaruret halidir. Böyle bir durumda toplumun korunması ve bekası esas olmalıdır, bazı hakların kısıtlanmasından bahsedilse bile temel gayenin toplum ve fert yararının birlikte sağlanması olduğu unutulmamalıdır. Bu çerçevede olağanüstü hâl uygulaması Anayasa’mızın 119’uncu maddesinde ve kanunlarımızda düzenlenmek suretiyle hukuken mahiyeti ve şümulü belirlenmiş bir uygulamadır; bu açıdan bakıldığında olağanüstü hâl, hukuk dışı veya hukuk üstü bir hâl olarak görülemez” dedi.

OHAL’in süresi üzerine yapılan eleştiriler üzerine ise Bülbül, “Süre açısından değerlendirildiğinde ise üç aylık sürenin oldukça ölçülü olduğu kabul edilmelidir. Deprem felaketinin sebep olduğu olağanüstü şartların üç aydan daha kısa süre içinde ortadan kalkabileceğini, bu nedenle OHAL süresinin uzun olduğunu iddia etmek akla ve gerçeklere aykırı bir tutum olarak görülmelidir. Olağanüstü hâlin bölgesel olarak gerekliliği tartışılmaz bir şekilde karşımızdayken vatandaşımızın can, mal emniyetiyle millî güvenliğimizi temin ve garanti altına almaya matuf olan bu kritik karara karşı çıkmak doğru bir tavır olarak görülemez” diye konuştu.   

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “İktidarın bir önceki OHAL yönetimine bakarsak bunun afet yönetimi değil, tam tersi böylesi bir dönemde halkı baskılamak, basını susturmak, muhalefeti engellemek gibi sonuçlar çıkaracağı kuvvetle muhtemeldir. 2016’dan sonra yaşananlar bunu göstermiştir. Ayrıca basiretli bir yönetimin afet yönetimi için OHAL’e de ihtiyacı yoktur. Çok değil, 2016’yı ve sonra yaşananları hatırlatalım. Birbirini takip eden fazlaca hukuksuz uygulamalar devreye sokulmuştur. Anayasa Mahkemesi de OHAL Kanun Hükmünde Kararnamelerini incelemeyeceğini hükmetmiştir” dedi.

Oluç, “Tüm bu sebeplerle ilan edilen OHAL’in iktidarın elinde neye dönebileceğini söylemeye çalışalım” diyerek şunları sıraladı:

“Bir; OHAL bahanesiyle birbirini takip eden hukuksuz uygulamalar devreye konulabilir. İki; OHAL gerekçesiyle bağdaşmayan kısıtlama kararları alınabilir. Üç; OHAL ile ilgili olmayan ve olağan yasalarla düzenlemesi gereken konuları düzenleyen ve dolayısıyla yasama yetkisinin devri niteliğini taşıyan Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarılabilir. Dört; genel, soyut ve kişilik dışı kurallar içermeyen kişiselleştirilmiş cezalar niteliğinde olan ve bu nedenle yargı yetkisinin devri niteliğini taşıyan Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarılabilir. Beş; bir OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesinin taşıması gereken niteliklere haiz olmayan Kanun Hükmünde Kararnameler yasa haline getirilebilir. Tüm bu saydıklarımız ihtimal dahilindedir ve OHAL’in uzatılma ihtimali de vardır.”

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL’in uzatıldığını hatırlatan Oluç, “2016’da ilan edilen OHAL ile bunların hepsi yapılmıştır. Tekrar söylüyoruz; afet bölgesi ilanı ile bu iktidarın yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Ayrıca yürütmenin elindeki olağanüstü mutlak iktidar yetkileri ile de yapamayacağınız hiçbir şey yoktur. Peki derdiniz ne OHAL ilanı ile? Derdiniz ne? Seçimlere gidiyoruz. Mayıs’ta seçimler yapılacak diye konuşuluyordu. OHAL ilanı ile bunun bir alakası olabilir mi acaba? Bunları düşündürtüyorsunuz herkese” sözleriyle OHAL kararını eleştirdi. 

İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, meydana gelen ve 10 ili vuran Kahramanmaraş Depremi'nin Cumhuriyet tarihinde yaşanan en büyük felaketlerden biri olduğunu ifade ederken, “Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yasama işleyişine ve yargının bağımsızlığa halel getirmek pahasına sağladığını ifade ettiği tek husus hızlı ve etkin karar alma iddiasıdır. Anayasal ve yasal düzenlemelerin tamamı bugün yürütme erkine ve onun emrindeki kamu kurumlarına tam yetki vermesine rağmen iktidarın olağanüstü hâl ilan etme girişiminin sebebini burada, milletin iradesinin tecelligâhı olan Gazi Mecliste izah etmesi gerekir çünkü eğer burada temel meselemiz Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgeye sevk ve görevlendirilmesi meselesi ise bu yetki hâlihazırda yürütmenin elinde mevcuttur. İktidar, olağanüstü hâl yetkisi olmadan da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tüm unsurlarını bölgeye yönlendirebilir, istediği nispette ve şekilde sevk ve idareyle birlikte görevlendirmesini de yapabilir. Bu noktadan hareketle, siyasi açıdan sorulması son derece haklı bir soruyu iktidar partisi mensuplarına yöneltiyoruz; olağanüstü hâl, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yürütme erkine verdiği geniş yetkiler kompozisyonunda bulunmayan hangi yetkiyi iktidara vermektedir?” diye sordu. 

Depremin ardından afet bölgesi ilan edildiğini hatırlatan Dervişoğlu, “Afet bölgesi ilanı, ordunun en etkili şekilde kullanılmasını mümkün kılmaktadır. Eğer ordunun seferber edilmesi açısından bir yasal düzenleme ihtiyacı söz konusuysa, gelin, burada hep birlikte onu çözelim. Dolayısıyla bu gerçekleri konuşmak zorundayız. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilirken söylediklerinizi de lütfen bir hatırlayınız. ‘Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle hantal bürokrasiyi kaldırıyoruz, kararların hızlı ve etkin bir biçimde alınmasını sağlıyoruz’ demiştiniz. Mademki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geniş yetkiyle birlikte iktidara hızlı karar alma mekanizması sağlamıştır, iktidar şu an hangi yetkiden yoksundur ki kendisini yeni yetkilerle de donatmak istemektedir?” eleştirisini yaptı. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, “Acımız büyük. Söyleyecek çok söz var. Boğazımız 40 düğüm. Şu anda söz söylemekten çok iş yapma zamanı. Konuşulacak zaman konuşulacakları da konuşacağız. Ama bugün deprem felaketi nedeniyle bir taraftan bir büyük milli dayanışma duygusu içerisinde hareket etme ihtiyacı içerisindeyiz, öbür taraftan da TBMM’de Cumhurbaşkanlığının OHAL yetkisi istemini, talebini görüşüyoruz. Felaketin üzerinden dört gün geçti. Sayıları söylemekten üzülüyoruz. Ne yazık ki en son duyduğum sayın Cumhurbaşkanının ifadesi ile 14 bin can kaybı demişti. Her geçen güç artıyor. Enkaz çalışmaları devam ettiği sürece bunun ürkütücü noktalara erişeceğini üzüntüyle, acıyla görüyoruz” dedi.

“Pazartesi saat 04.00 sıralarında felaketi yaşadık. Salı günü Cumhurbaşkanı öğle saatlerindeydi yanılmıyorsam yani 30 saat sonra afet bölgesi ilan etti 10 ilimizi. Ben merak ediyorum; pazartesi sabah 8’de, 9’da hemen felaketi öğrenir öğrenmez afet bölgesi ilan etmeye engel olan neydi? Tek bir imza ile yapılıyor her şey. Çok övülen, anlatılan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde tek imza ile yapılıyor. Başka birinin toplanmasına, imzasının alınmasına gerek yoktu. Sadece Cumhurbaşkanı imzasıyla o sabah afet bölgesi ilan etmek mümkündü. Ama olmadı. Salı günü afet bölgesi ilan edildi. Arkasında da olağanüstü hâl talebi ifade edildi.

Merak ediyorum, kaybettiğimiz vatandaşlarımızın canını kurtaramayan olağanüstü hal şimdi neyi kurtaracak? Enkaz altında yatan evlatlarımızı, analarımızı, kardeşlerimizi, babalarımızı kurtarmayan olağanüstü hâl neyi kurtaracak? Neden bu yetkiyi istiyorsunuz? Mevcut sistem içerisinde Millî Savunma Bakanlığı, 58 saat sonra 3 bin 500 askerimizi deprem bölgesine gönderdik diye paylaşım yaptılar. Niye 58 saat sonra? Niye o sabah değil? Niye 3 bin 500 askerimiz? Niye daha fazla değil? Bu organizasyonsuzluk bütün yetkilerin tek bir elde toplandığı bir sistemde bu başarısız, beceriksiz tutum nasıl izah edilir? Bunu ortadan kaldıracak adım olağanüstü hâl mi? Olağanüstü hâl yetkilerine mi ihtiyacınız var bunları yapmak için? Askeri göndermek için böyle bir yetkiye ihtiyaç yok.

Yakıştı mı, sayın Ömer Çelik’e (AKP Sözcüsü) ‘Cumhur İttifakı meydanda’ sözü yakıştı mı? ‘Bütün teşkilatlarımız ile Cumhur İttifakı meydanda’ sözü yakıştı mı? Bütün gücüyle devletimiz meydanda demek varken belediyelerimizle, merkezi yönetimlerle devlet meydanda demek varken bu söz yakıştı mı? Şimdi OHAL yetkisini isteyen iradenin meseleye bakışı bu çerçevede. OHAL’e gerek yok. Sayın Cumhurbaşkanını yetkisi var, ama ne yazık ki yeteneği yok bu süreci yönetme konusunda. Sistemin nasıl aksadığını alanda gördük. Hepimiz alandaydık. Su yok, gıda, hijyen malzemesi, çadır, tuvalet yok, battaniye yok. Sayın Cumhurbaşkanının ‘Deftere yazıyoruz’ sözü yakıştı mı? Olağanüstü hali, deftere açıp yazdıklarını uygulamak için mi istiyor? Sizin defteriniz varsa enkazın altında evladının elini 48 saat tutan babanın da defteri var. ‘Yavrum parmağını kaldırmış sınıf birincisi idi’ diyen annenin de defteri var. Onlar da yazıyorlar bir şeyleri. Mesele bugün bir şeyleri deftere yazma meselesi değil. Mesele milletin yarasına merhem olma meselesi.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek Genel Kurul'da OHAL kararı görüşmelerinde yaptığı konuşmada şunları söyledi: 

“Büyük bir çöküş, büyük bir felaket. Allah bir daha hiçbir zaman göstermesin. Ama başka çöküşleri de yaşıyoruz. Bir sistemin, liyakatsizliğin çöküşünü de yaşıyoruz. Maalesef. Biz birçok yerde gittiğimiz, enkaz başında bekleyen aileler feryat etti. ‘İki gündür buradayız, bir Allah’ın kulu gelip bir şey sormadı ihtiyacınız var’ diye. Devleti aradı insanlar. Herkes çalışıyor. AFAD, devlet, yerel yönetimler, sivil toplum, arama kurtarma ekipleri, doktorlarımıza, sağlık görevlilerimize, polisimize, askerimize şükran borçluyuz. Ama inanılmaz bir organizasyon bozukluğu var bölgede. Halen devam ediyor. Biz sayın Erdoğan’ın dediği gibi rahat değiliz. Dün de rahat değildik, bugün de değiliz, yarın da rahat olamayacağız. Bu gerçeği görmemiz lazım. Çok büyük bir felaket ve çok büyük bir organizasyon bozukluğu ile karşı karşıyayız.

Bambaşka şeyler konuşmak gerekirken şimdi OHAL’i konuşuyoruz. Neden? Neden arkadaşlar? Biz 1999 depremini yaşadık. 2 büyük depremi üst üste yaşadık. 20 bine yakın insanımızı kaybettik. O zamanki Bülent Ecevit hükümeti OHAL ilan etmeyi düşünmedi. İstemedi, doğru bulmadı. Şimdi neden? Afet bölgesi ilan edildi zaten. Afet bölgesi o kadar çok büyük yetkiler tanıyor ki mesela iş makinelerine, mallar el koyabilirsiniz Afet Yönetmeliği’nde, zorla çalıştırmaya getirebilirsin. Afet hükümlerinde var bu. Afet Kanunu ile çalışma zorunluluğu bile getirebilirsiniz. Meskun bölgeleri boşaltabilir, başka yerlere nakledebilirsiniz. Tüm taşınmazları belli sürelerle kullanabilir, süresini uzatabilirsiniz. Ben Cumhuriyet tarihimizde yakın tarihte bir doğal afet sebebiyle olağanüstü hâl ilan edildiğini hatırlamıyorum. Şimdi neden?

Sayın Erdoğan açıklamalar yaptı bugün, ‘Ticarette yolsuzluklara giden fitne fesat gruplarına OHAL ile müdahale edeceğiz. Yağmalama çalışmaları oluyor. Bu yağmalama çalışmalarına OHAL ile müdahale etme imkânı sağlayacağız.’ Eğer biz bunun için OHAL ilan ediyorsak vay bizim devletimizin haline. Suçla mücadele etmek için OHAL’e mi ihtiyacımız var bizim? Bizim askerimiz, polisimiz, savcımız yok mu? Yağmalamada da çok dikkat etmek lazım; su, ekmek bekleyen, çocuklara bir şeyler alabilmek için o marketlere girenler de var. Ceza hukukunda biliyorsunuz zorunluluk hali vardır. Siz bir insan açsa onun için bir şey alıyorsanız bu yağmalama suçunu oluşturmaz. Ama bunun için de asla OHAL ilan edilmez. Bununla mücadele edebilecek gücümüz var. Siz bu gerekçelerle OHAL talep ediyorsanız bu mevcut hükümetin, iktidarın Türkiye’yi yönetemediğinin açık bir göstergesi maalesef.”

AKP Grup Başkanvekili Yılmaz Tunç, “OHAL kararı vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini sınırlandırmak için alınmamıştır. OHAL kararı vatandaşlarımızın, depremden etkilenen vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini bir an önce kullanabilmeleri için alınmaktadır. OHAL süresince çıkarılacak olan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri TBMM’de üç ay içerisinde görüşülecektir. Bu, 2017 Anayasa değişikliğiyle yeni getirilen bir hükümdür Anayasa’mıza ve üç ay içerisinde görüşülmeyen OHAL’e ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yürürlükten kalkacaktır. Dolayısıyla böyle bir anayasal güvence varken bu yöndeki eleştirileri de kabul etmemiz mümkün değildir” dedi. 

CHP ve İYİ Parti'nin "3 aylık OHAL süresinin 1 aya indirilmesine ilişkin" ortak verdiği önerge üzerine konuşan İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, "3 ay OHAL kararına itirazımız var. Çünkü öncelikle bu ihtiyaç duyulmuşsa bir aya indirmenin doğru olacağını düşünüyoruz" dedi. 

Şentop; CHP ve İYİ Parti'nin önergesini Genel Kurul'da oylamaya sundu. Şentop "Kabul edenler" diye sorduğunda, CHP, HDP, İYİ Parti ve AKP sıralarında eller kalktı. İkinci kez sorulması üzerine CHP ve İYİ Parti'nin ortak önergesi, AKP ve MHP'li vekillerin oylarıyla reddedildi. 

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Büyük felaket, yüz yılda yaşadığımız üçüncü büyük felakette polemik, siyaset yapmak istemem. Ama kazaen de olsa Allah yukarıda, her yerde, şahdamarımızda... Ama siz 'Kabul edenler' dediğinizde İYİ Parti Grubu, HDP Grubu, CHP Grubu ve AK Parti Grubu el kaldırdı ya. Ayıptır ya" eleştirisini yaptı. 

Ardından 10 ilde 3 ay süreyle OHAL ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı'nın oylamasına geçildi. Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde 3 ay süreyle OHAL ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı AKP ve MHP'li vekillerin oylarıyla kabul edildi. 

Anayasa’nın “Olağanüstü hal yönetimi” başlıklı 119’ncu maddesinde 2017’de değişiklik yapılmıştı. Bu maddeye göre; Meclis gerekli gördüğü takdirde OHAL süresini kısaltma, uzatma veya bu kararı kaldırma yetkisine sahip. Cumhurbaşkanı’nın talebiyle TBMM her defasında bu süreyi 4 ayı geçmemek üzere uzatabilir. Maddede ayrıca para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlandırılabileceğine ilişkin de düzenlemeler bulunuyor. Ayrıca cumhurbaşkanının, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda bazı sınırlamalara tabi olmaksızın kararname çıkarma yetkisi de bulunuyor.

 Anayasa’nın 119’ncu maddesi şöyle: 

“Madde 119: Cumhurbaşkanı; savaş, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, seferberlik, ayaklanma, vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma, ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması, anayasal düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerinin ortaya çıkması, şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması, tabiî afet veya tehlikeli salgın hastalık ya da ağır ekonomik bunalımın ortaya çıkması hallerinde yurdun tamamında veya bir bölgesinde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir. 

Olağanüstü hal ilanı kararı, verildiği gün Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise derhal toplantıya çağırılır; Meclis gerekli gördüğü takdirde olağanüstü halin süresini kısaltabilir, uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir. 

Cumhurbaşkanının talebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi her defasında dört ayı geçmemek üzere süreyi uzatabilir. Savaş hallerinde bu dört aylık süre aranmaz. 

Olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile 15 inci maddedeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya geçici olarak durdurulacağı, hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği kanunla düzenlenir. 

Olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, 104 üncü maddenin onyedinci fıkrasının ikinci cümlesinde belirtilen sınırlamalara tabi olmaksızın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Kanun hükmündeki bu kararnameler Resmî Gazetede yayımlanır, aynı gün Meclis onayına sunulur. 

Savaş ve mücbir sebeplerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplanamaması hâli hariç olmak üzere; olağanüstü hal sırasında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri üç ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve karara bağlanır. Aksi halde olağanüstü hallerde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kendiliğinden yürürlükten kalkar.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.