Mithat Sancar: Millet İttifakı'na katılma talebimiz yok

Mithat Sancar: Millet İttifakı'na katılma talebimiz yok

Millet İttifak'ına katılmak gibi bir talepleri olmadığını söyleyen HDP EŞ Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhurbaşkanlığı seçimi için de muhalefetle diyaloğa hazır olduklarını belirtti.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar 'seçim ittifakı' ve Cumhurbaşkanlığı seçimi konularında açıklamalar yaptı.

Sancar, “HDP'nin açık ve doğrudan katılımının ve yetkisinin olmayacağı bir Cumhurbaşkanlığı seçiminin başarı konusunda muhalefete vaadi de çok zayıftır, sonrasında demokrasiye geçiş konusunda da çok cılız bir zemin yaratır” ifadelerini kullandı. "Şimdi bakın ben size söyleyeyim. İktidar medyası diyecek ki 'HDP, muhalefet partilerini tehdit etti'. Öyle değil" diyerek ittifak konusuna nasıl baktıklarını açıkladı. 

T24'te Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Sancar, gündemdeki konularla ilgili olarak şu görüşleri dile getirdi:

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Gelecek Partisi ve DEVA Partisi'nin de adını vererek Millet İttifakı'nın genişleyebileceği açıklamasının hatırlatılarak “HDP'nin adının anılmamasını nasıl karşılıyorsunuz?” sorusu üzerine Sancar, “HDP'nin ittifak dışı tutulması gerektiği yönündeki açıklamalar biraz fazla temelsizdir. Bir defa şöyle bir varsayımla hareket ediliyor, sanki HDP, herhangi bir ittifaka dahil olmak istiyormuşçasına bir üslupla konuşuluyor. HDP'nin seçim ve ittifakla ilgili stratejisi aslında çok açıktır ve bunu haftalardır, aylardır anlatmaya çalışıyoruz. Medyada bunların yeterince yer almamasının da  yarattığı bazı boşluklar var. Birincisi, bizim 'Demokrasi İttifakı' diye bir çağrımız var. Biz, diyoruz ki, 'Demokrasi İttifakı seçim ittifakıyla bir tutulmamalıdır.' Demokrasi mücadelesi bütünüyle seçimlere endekslenerek yürütülmemelidir” dedi. 

'DEMOKRASİ İTTİFAKI' ÇAĞRISI 

'Demokrasi İttifakı'nın emekçiler, inanç ve halk toplulukları, kadınlar, gençler, doğa talanına karşı mücadele eden herkese yönelik bir çağrı olduğunu söyleyen Sancar, mücadeleyi, güçleri ve sesleri birleştirmeyi hedeflediklerini belirtti. Çağrının bir boyutunun da seçimlerle ilgili olduğunu dile getiren Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Seçimlerin  adil  ve serbest olmasını mümkün kılacak mücadeleyi bugünden başlatmak gerekiyor. Bu iktidarın, adil bir seçim yaptıracağına kim inanır muhalefette? Yok. Peki, nedir burada temel sorunlar? Bir seçmen kayıtları. İleride seçim sandık güvenliği. Sonra, bugün bile bu kadar büyük baskı varken muhalefete, seçim döneminde propaganda özgürlüğü temel meselelerdir. Yani eğer seçimlerin demokratik ve adil olmasını istiyorsak bugünden bütün demokrasi güçlerinin, bütün muhalefet partilerinin ortak çalışma yürütmek için diyaloğa girmeleri gerekiyor. Medya bu kadar büyük kontrol altında, baskı altında, sansür almış başını gidiyor. Doğrudan dolaylı tasfiye, sindirme operasyonları da sürüyor. Peki muhalefet sesini nasıl duyuracak? Biz diyoruz ki alternatif medya mecralarını oluşturmak için de diyaloğa girelim. Partiler arasında mekanizmalar kuralım. Ve bunu Türkiye'deki bütün diğer demokrasi güçleriyle paylaşalım.”

Millet İttifakı'na katılmak gibi bir taleplerinin olmadığını söyleyen Sancar, “Biz elbette seçim ittifaklarının olabileceğini görüyoruz ve bunu normal sayıyoruz. Fakat iki seçim var önümüzde. Biri Cumhurbaşkanlığı seçimi, biri parlamento seçimi. Bizim parlamento seçimi için ittifak talebimiz ve arayışımız yoktur. Biz, parlamento seçimlerinde barajı aşacak güce sahip olduğumuza kesinlikle inanıyoruz ve bunu görüyoruz. Bizim izlediğimiz politika, demokrasi ittifakı ve üçüncü yol, parlamento seçimlerine zaten kendi başımıza girmemizi de son derece makul bir seçim olarak ortaya koyuyor. Dolayısıyla bizim Millet İttifakı'na girme talebimiz, arayışımız, beklentimiz yoktur. Millet İttifakı nasıl genişler, bu o konuda müzâkere yürütecek partilerin meselesidir” dedi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetle diyaloğa hazır olduklarını dile getiren Sancar, şu açıklamaları yaptı:

“Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir ittifaka ihtiyaç olacaktır. Çünkü bu seçim 50+1 yöntemiyle Cumhurbaşkanının seçilmesini mümkün kılıyor. Şimdi biz diyoruz ki; HDP olarak Türkiye'de demokrasinin önünü açmak amacıyla, Cumhurbaşkanlığı seçiminde üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırız ancak şunun da akılda tutulmasını istiyoruz. HDP'yi yok sayan, HDP'yi yedek güç olarak görme niyetinde olan bir hesap varsa bu şimdiden rafa kaldırılmalı. Çünkü HDP'nin açık ve doğrudan katılımının ve yetkisinin olmayacağı bir Cumhurbaşkanlığı seçiminin başarı konusunda muhalefete vaadi de çok zayıftır, sonrasında demokrasiye geçiş konusunda da çok cılız bir zemin yaratır.”

Muhalefetin, üzerinde tartışmasız uzlaştığı belki de tek konunun güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönülmesi olduğunu dile getiren Sancar, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem bizim de talebimizdir. Şimdi peki güçlendirilmiş parlamenter sistem muhalefet seçimi kazanırsa nasıl hayata geçirilecek? Anayasa değişikliği gerekiyor bunun için değil mi? Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğiz diye seçmene vaatte bulunurken aynı zamanda, 'Parlamentoda  bunu sağlayacak bir çoğunluğu da elde etmek istiyoruz' diye bir vaatte bulunuyoruz seçmene. HDP gibi yüzde 11-15 arası oyu değişen, bir partinin katkısını almadan, onunla diyalog içinde bulunmadan, bu vaatlerin gerçekleşeceği konusunda seçmeni nasıl ikna edeceksiniz? Bunları söylediğimiz zaman bazıları spekülasyon yapıyor. Şimdi bakın ben size söyleyeyim. İktidar medyası diyecek ki 'HDP, muhalefet partilerini tehdit etti'. Öyle değil. Biz şeffaf politika yapmaktan yanayız. Açık konuşmaktan yanayız. Türkiye'nin demokraside yolunu açmak, barışa giden imkânları yaratmak ve adaleti tesis etmek için HDP üzerine düşen sorumluluğu, gerektiğinde fedakârca yerine getirmeye hazırdır. 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde bunu açıkça ortaya koyduk. Bundan sonra da yaparız üzerimize düşeni ama bu söylediğimiz çerçeveyi herkes lütfen ciddiyetle önüne koysun. İktidarın yarattığı oyun sahasında kalarak HDP'ye yaklaşmak ancak ve ancak bu iktidarı daha fazla güçlendirir veya bu iktidarın hesaplarına destek sunar. Oysa bu ülke bu iktidar döneminde büyük bir çöküş yaşıyor eğer bu çöküşü önleyecek yolları muhalefetten birileri tıkarsa büyük vebal altında kalırlar.”,

“İktidar ve ortağı tarafından sürekli hedef gösterilen HDP'nin muhalefet tarafından adının anılmaması, ağırlığı HDP'ye oy veren Kürt seçmende nasıl bir ruh hali yaratıyor?” sorusuna da yanıt veren Sancar, Kürt seçmen içinde çok büyük bir paya sahip olan HDP seçmeninin bilinçli ve politik bir seçmen olduğunu, kızgınlıkları olsa da demokratik olgunluk ve politik bilinçlerinin yüksek olduğunu söyledi. Sancar, “Eğer parti organları, yönetimi belli bir politikayı önerirse seçmenine, bu konuda herhangi bir sıkıntı, bir fire yaşanmayacağını biliyoruz, nitekim son yerel seçimler bunu açıkça gösterdi. Neden böyle? Çünkü biz bu politikaları oluştururken en alttan en yukarıya bir tartışma süreci işletiyoruz. Dolayısıyla partinin tabanının da katılımıyla ortaya çıkıyor politikalarımız. O nedenle içimiz bu anlamda rahat. Evet bazı kızgınlıklar ama tabii ki belli partilere kızgınlıklar oluyor, bazı partilerin de belli açıklamalarına kızgınlıklar oluyor biz bu kızgınlıkların da son derece haklı bir temeli olduğunu görüyoruz. Kızgınlık doğal bir duygudur bunun bir uzantısı nefret bile olabilir ama biz diyoruz ki siyaset nefret üzerine kurulamaz. Biz şimdi geleceği konuşmak istiyoruz demokrasi güçleri ve muhalefetle. Geçmişi yok saymadan bugün doğru yürümek ve geleceği kurmak çabasındayız” dedi. 

Yolsuzluk iddialarına da değinen Sancar, yolsuzlukla hukuksuzluk ve keyfilik arasında açık bir bağ olduğunu belirtti. Sancar, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle denetim mekanizmalarının yok edildiğini, denetleyici kurumların içinin boşaltıldığını söyledi. Basının büyük ölçüde kontrol altında tutulmasına rağmen yolsuzlukların gizlenemediğine dikkat çeken Sancar, “O kadar büyük boyutlara ulaştı ki saklanamıyor. Ama burada asıl aşılan hicap duygusu ve ahlâk anlayışı. Mesela çıkıp bir bakan, 'Evet ben kendi şirketimden bakanlığa dezenfektan sattım ama düşük ücretlerle' diyebiliyor. Ama bir utanma yok. Daha yeni İkizdere'ye bakan gidiyor oradaki köylülere neredeyse hakaret edecek üslupla konuşuyor. Bir, utanma kalmadı. İki, ahlak çökertiliyor. Bu çok tehlikelidir” dedi.

Susurluk sürecinin Kürt sorununda izlenen politikaların yarattığı yozlaşma, çürüme ve çöküşle ortaya çıktığını söyleyen Sancar, binlerce faili meçhul cinayet işlendiğini, köy yakmalar sonucu milyonlarca insanın topraklarından edildiğini belirtti. Sancar, “Devletin, mafyayla, çetelerle, yasadışı güçlerle ilişki içine gireceği keyfi ve sınırları olmayan bir yönetim yerleştirildi. Ve bunların sonuçları uyuşturucu trafiğinden, banka hortumlamaya, ekonominin çöküşünden, halkın ekmeğinin gaspına uzanan bir toplam çürüme ve çöküş oldu. 2015'te çözüm süreci bittikten itibaren yine 90'lardaki yöntemleri aratmayacak, onların ötesine geçen yöntemler devreye sokuldu. Fotoğraflar ortada, kimse artık bunları saklamayı gerek görmüyor. Şimdi de son 5 -6 yılda izlenen politikaların yarattığı büyük çöküş ve gelinen nokta Susurluk'un çok ötesinde bir çürüme, çözülme ve çöküş tablosudur” diye konuştu.

12 Eylül döneminde gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır ile ilgili dosyanın Yargıtay tarafından zaman aşımından kapatılmasını da değerlendiren Sancar, şunları söyledi:

“Geçmişteki bu insanlık suçlarıyla yüzleşmeden, hesaplaşmadan  güçlü demokratik bir kültür ve bunu üzerine demokratik, barışçıl bir gelecek kurmak çok zordur. O dönemde yapılmayan hesaplaşmalar, yürütülmeyen yüzleşmeler bize katlanarak daha ağır sorunlar şeklinde devrede devrede geliyor. Ve bunu sonuçları sadece demokrasiye hukuka değildir. Soframızadır, ekmeğimizedir, bir ailenin bin bir emekle yetiştirdiği gençlerinin geleceğinedir. Emekçinin daha onurlu bir hayat sürme ihtiyacınadır. Bütün bunlara çıkıyor fatura. Cemil Kırbayır dosyası, gerçekten bir ibret dosyası. Burada verilen karar da hukuksuzdur. Çünkü bu suçlarda zaman aşımının işlemeyeceğine dair değişiklik var Anayasa'da. Yargıtay, bunu yok saydı. O zaman Başbakan iken şimdiki Cumhurbaşkanı Berfo Ana'ya söz verdi. Bu konuda Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu'nun raporu var. Bütün her şey ortaya dökülmüş. Bunlardan hesap sorulmazsa ne oluyor? Başkaları, başka zaman çıkıyor, 'Ben aynı anlayışla bunları yapmaya devem ederim kimse de benden hesap sormaz' diyebiliyor. İşte toplumu çökerten, bu kadar karanlık bir ülkeye bizleri mahkum etmek isteyen asıl tehlike budur.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.