Küçük Salon Tiyatrosu kapanmakla karşı karşıya

Küçük Salon Tiyatrosu kapanmakla karşı karşıya

Salgın nedeniyle sanatsal faaliyetleri durdurulan özel tiyatrolar, kira ve borçlardan dolayı tek tek kapanıyor.

Salgın nedeniyle faaliyetleri durdurulan özel tiyatrolar, yaklaşık 6 ay boyunca kapalı kaldı. Bu zaman diliminde yaşandıkları sorunlara dikkati çekmek için çeşitli eylem ve etkinliklerle seslerini duyuran özel tiyatro ve tiyatro emekçileri, sorunların giderilmesi için Kültür Bakanlığı’na 7 başlıkta taleplerini iletti.

Ancak bakanlık tarafından sorunun çözümüne dair herhangi bir adım atılmazken, “normalleşme” dönemiyle birlikte kapanan tiyatroların yüzde 60 kapasiteyle açılmasını kararlaştırdı. Alınan bu karar tiyatro ve emekçilerinin sorunlarına çözüm getirmedi. Vergi, sigorta, elektrik, su, kira ve tiyatro emekçilerinin emeklerinin karşılığını veremeyen tiyatro salonları, perde kapatıyor. 
 
Perdelerini karartacak olan salonlardan biri de Kadıköy’de bulunan ve 6 yıldır sanat üreten butik tiyatro sahnesi Küçük Salon. Salon, 8 aydır ödeyemedikleri kiraları nedeniyle kapatma kararı aldı. Salon, sosyal medya üzerinden 10-24 Ekim arasında Frida, Köpek Kalbi ve Angina Pektoris oyunlarıyla sahneye veda edeceklerini duyurdu. 
 
Küçük Salon’u 2014 yıllında kiraladıkları dönemde depo olduğunu, sıfırdan başlayıp tiyatro salonuna dönüştürdüklerini paylaşan Elif Arman, 6 yıl içinde en az 13 projeye imza attıklarını belirtti. Bu süreçte birçok zorlukla karşılaştıklarını ancak tiyatroyu bırakmadıklarını dile getiren Arman, "Üstesinden geldikçe yeni sorunlar, köstekler karşımıza çıktı. Bunu da çevremizdeki dostlarımızdan gördüğümüz manevi destekle atlattık. Bu güne kadar Kültür Bakanlığı sadece bir kere destek verdi. Ondan sonra başvurularımıza hiç destek vermedi. Hep kendi çabamızla başka yerlerde yaptığımız işlerden artırdığımızla bir şeyler yaptık” dedi. 
 
Faust oyunuyla salonun açılışını yaptıklarını hatırlatan Arman, bu çalışmada seyircilerin oyunun içinde yer aldığını söyledi. Oyunu seyirciyle birlikte sürdürdüklerini dile getiren Arman, “Oyuncu, seyircinin arasından sahneye çıkıyordu. Bir nevi oyun seyirciyle direk temas projesiydi. Bu oyunla çok sayıda temsil yaptık. Çok fazla seyirciye ulaştık. Bu bizim için güzel bir başlangıç olmuştu. Açılış yılımız tahmin ettiğimizden daha parlak geçti. Her yıl çok ciddi projelere imza attık. Bunun yanı sıra yaşamımızı da yine bu küçük salonun içine kurduk. Depo olarak kullanılan alt kattı yaşam alanı haline getirdik. Küçük kızım da burada büyüdü” diye konuştu. 
 
Salgınla birlikte her şeyin bir anda alt üst olduğunu ifade eden Arman, durumu vurgun olarak nitelendirdi. Bu vurgunla salonlarının kapatmak zorunda kaldıklarını ve zor günler geçirdiklerini dile getiren Arman, oyun oynayamadıklarını, ayrıca artı girdi için çalıştıkları başka yerlerin de kapanmasıyla birlikte kiralarını ödeyemez duruma geldiklerini anlattı. Arman, “Hiç bir şekilde mal sahibimize karşı sorumluluğumuzu yerine getiremedik. Mal sahibimizin bizi idare ettiğini düşünüyorduk. Fakat süreç öyle işlemedi. Kendisi şu anda burayı boşaltmamızı istiyor. Biz boşalttıktan sonra depo yapacak” diye belirtti. 
 
Yaşadıkları bu soruna devletin el atması gerektiğini savunan Arman, şöyle devam etti: “Kültür Bakanlığı’nın bu durumda neler yapabileceğini masaya yatırması gerekiyor. Biz 5 senedir destek alamıyoruz, dedik ki bu sefer salgın nedeniyle her halde verirler. Biz de en azından ödeyemediğimiz kirayı öder bir şekilde kaldığımız yerden devam edebiliriz. Fakat yine yardım alamadığımızı görünce aslında çok büyük bir yıkım oldu bizim için. Artık her şeyi geçtim bu tiyatroların ayakta kalması için şu an zaten bu desteğe ihtiyaç vardı. 8 aydır elimizde ki oyunların hiçbirini sahneleyemiyoruz, oynayamıyoruz. Sürekli bir korku pompalanıyor, uçaklar çalışıyor, metrobüsler tıklım tıklım ama tiyatrolarda sadece yarı kapasitenin de altında bir seyirci kabul etme zorunluğu var.” 
  
Çok sayıda tiyatrocunun tiyatro adına varoluş mücadelesi verdiğinin altını çizen Arman, şunları ifade etti: “Mekansız olanlar da çok ciddi sıkıntılar çekiyor. Bir şekilde motive olmaya, ayakta kalmaya çalışıyoruz ama olmuyor, bu şekilde gitmiyor. Hadi çevreden destek, yardım toplayalım ama nereye kadar? Bu 8 ayı kurtardık diyelim 8 ay sonrasında ne olacağına dair hiçbir öngörümüz yok. Biz, diğer tiyatrolar nasıl devam edecek?  Bunlar ciddi ve kökten çözülmesi gereken problemler.” 
 
Ekim ayının sonunda salonlarını boşaltacaklarını aktaran Arman, “Umarım bu içinde bulunduğumuz süreç tez bir şekilde hal olur. Çünkü bundan sonraki süreç çok büyük bir bilinmezlik içeriyor. Dilerim herkes kendi yoluna dair umutlu bir gelişmeye tanık olur” dedi. 
 
Bakanlığın her tiyatroya yardım yapacağına dair bildirimde bulunduğunu ve bunun birkaç şarta bağlandığını hatırlatan salonun işletmecilerinden Emre Tandoğan ise şunları söyledi: “Bize vergi borcu ve SGK borcu olmaması halinde yardım yapılabileceği bildirildi. Biz de bir şekilden oradan buradan para bulup, kredi çekip kriterleri yerine getirdik. Başvurumuzu da yaptık. Bir umutla beklerken Kültür Bakanlığı tarafından açıklama geldi. Biz ve bizim gibi sıra dışı yani daha çok standart ve anlaşılır tiyatroların dışında olan tiyatrolar yardım alamadık. Bunla şunu anladık; devlet genel olarak tiyatroyu hiçleştirmek istiyor. Devletin işine gelen tiyatroların var olması gerekiyor! Biz onların işine gelmiyoruz.” 
 
Bakanlığın bazı tiyatroları kolladığını ve sadece onlara destek sunduğunu vurgulayan Tandoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bakanlık kendi reklamında ‘biz sanatı önemsiyor ve destekçisiyiz’ diye görünürlük sağlıyor. Ama bu yeterli bir şey olmuyor. Burada sadece bir yapı modeli destek görmüş oluyor. Öte yandan destek olduklarını söyledikleri tiyatrolara baktığımızda tiyatro camiasında hiç tanınmayan ne olduğu bilinmeyen tiyatrolar var. Bu da insanda açıkçası şüphe uyandırıyor. Buna dair ise elimizden bir şey de gelmiyor.” 
 
Politik anlayışlarından dolayı kendilerine destek verilmediğine dikkati çeken Tandoğan, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz kendi içerimizde devrimci anlayışta avangardı yakalarken, tiyatronun kendi içerisinde devrimi yaratırken, siyasal ve felsefi yöntemi mutlaka barındırırken aynı zamanda biçimsel söylemin de peşindeyiz. Mesela bazen oyunlarımızda, çıplak oyuncun olabiliyor. Söylemlerin sert bir şekilde bulunduğu oyunlarımızda oluyor. Sistemi genel olarak eleştiriyoruz. Bizim için her insan değerli, kimseyi dışlamıyoruz, ötekileştirmiyoruz. Kobanê olaylarında burada atkı ve bereler topladık, onlara gönderdik. Yani bir sürü koldan tüm ötekileştirmelere karşı olarak hareket eden tiyatrolarız. Tiyatromuzda kendi içinde kendi anlayışında, bu yapının, bu sistemin ve sanatın karşısında işler yapıyor. Belki de bu yüzden destek olmuyor. Burada belki olmaz, ama devam edeceğiz. Biletle olmazsa sokakta olur. Çünkü döneme dair şeyler söylüyoruz. Onun için üzerimize düşen görevi yerine getirmek zorundayız. Eğer yapmaksak yaşayan bir ölüye dönüşürüz. Umarım başka dostlarımızın, arkadaşlarımızın, sahnelerinin ve mekanlarının başına aynı şey gelmez.” (MA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.