Dr. Hakyemez nnme ve eklem bozukluklarını anlattı

Dr. Hakyemez nnme ve eklem bozukluklarını anlattı

Hakkari Devlet Hastanesinde çalışan Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Enes Hakyemez 12 Ekim Dünya Eklem Günü ve 29 Ekim Felç Günü nedeniyle Hakkari Sesi Radyosu'ndan Serkan Besi'ye konuk oldu.

HAKKARİ OBJEKTİF HABER

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 29 Ekim Dünya İnme Günü (Felç) için ülke genelinde ve Hakkari'de çeşitli faaliyetler düzenlenmektedir. 

Bu faaliyetlerden biri de halk arasında farkındalık oluşturmak. Bu kapsamda Hakkari Sesi Radyosu'ndan Serkan Besi'nin konuğu olan Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Enes Hakyemez, röportajda, İnme nedir? İnme’nin erken dönem belirtileri nelerdir?, İnme’nin nedeni nedir?, İnme hastalığından korunmak mümkün müdür? Tedavisi mümkün müdür?, İnme’de erken teşhisin önemi nedir? İnme’de ilk birkaç saatin ne kadar önemli olduğu konularında açıklamalarda bulundu.

Sağlık eğitiminin önemine dikkat çeken Dr. Hakyemez, 12 Ekim Dünya Eklem İltihabı Günü olduğunu anımsattı.

Dr. Hakyemez bu hastalıklara yönelik dikkati artırmak, bel ağrısı, ankilozan spondilit ve felçle ilgili önemli bilgiler aktardı. 

Bel ağrısı neden olur?

Bel ağrısı toplumda çok sık görülen bir sağlık sorunu. Neredeyse her insan yaşamının bir döneminde bel ağrısı yaşamaktadır. Hem sık görülmesi hem kişinin işlevselliğini azaltması nedeniyle de öncelikli halk sağlığı problemleri arasında sayılıyor. Bu işlevsellik yitimi kişinin hem gündelik yaşantısında hem çalışma hayatında bazı zorluklara neden oluyor. İş gücü kaybına neden oluyor. Bazı çalışanlar rahatsızlıkları nedeniyle hak kaybına uğramamak için bel ağrısına rağmen işte çalışmayı sürdürüyorlar. Bu durumda hastanın iyileşmesi gecikiyor hatta iş yerindeki risk faktörlerine daha fazla maruz kaldığı için sağlık sorunu büyüyor. Hareket kabiliyetinde kısıtlanmayla birlikte kişide engellilik algısı oluşabiliyor ve bazı hastalarda uzun süren yatak istirahatleri, ruhsal sorunlar ortaya çıkartabiliyor. Çok yönlü etkileri olan bir sağlık problemi görüldüğü gibi. Bel ağrısı neden olur sorusuna yanıt verecek olursak aslında pek çok kişide ağrıya neden olan kaynak tam olarak tespit edilemiyor. Vücudun yanlış kullanımı, uzun süre oturma, ağır kaldırma, tekrarlayan hareketler nedeniyle ortaya çıkabiliyor. Beldeki zorlanmalar, tabi bölgedeki kaslarda, eklemlerde ve disklerde ağrı yaratıyor. Kireçlenme, bel fıtığı, kemik erimesi de bel ağrısı yaratan yaygın nedenlerden.

Bel ağrısı için risk faktörleri nelerdir?

Pek çok risk faktörü var ancak ben sigaradan başlamak istiyorum. Sigaranın bel ağrısıyla ne ilgisi olabilir diyorlar bazen çünkü ilişkisiz gibi görünüyor fakat sigara bel ağrısının nedenlerinden biridir. Nasıl oluyor peki? Şöyle açıklayayım omurlarımız arasında vücudun hareketini kolaylaştıran, yastık görevi gören yumuşak diskler vardır. Bu diskler, elastik yapıları sayesinde omurga hareketini kolaylaştırır. İşte sigara bahsettiğimiz bu disklerin beslenmesini bozuyor. Oksijensiz bırakır ve disk yapısının bozulmasına neden olur. Bel ağrısı ortaya çıkar. Bel ağrısının diğer bir risk faktörü, fazla kiloluluk ve obezite. Ülkemizde ne yazık ki obezite yaygın bir sorun. Dolayısıyla obeziteye bağlı sağlık sorunları da sık. Bel ağrısı da bunlardan biri.

Fazla kilo bel ağrısına nasıl yol açıyor? 

Fazla kilolar, omurgaya fazla yük bindirir, aşırı yük omurgadaki bağları zorlar ve kasları yorar. Bunun dışında omurga eğrilikleri, kamburluk gibi bazı yapısal bozukluklar da bel ağrısına neden olur.

Bel ağrısı ne tür kayıplara neden olabilir?

Mesleki yönden baktığımızda bel ağrısı iş kazalarını artırabilir. Çalışanlar daha çözümsüz sorunlarla karşı karşıya kalabilirler. İş gücü kaybına neden olabileceğini söyledik. Hastalığın tedavi maliyetleri hastalar için ekonomik bir yük oluşturabiliyor. Uzun süren ağrılar ve hareket kısıtlılığı nedeniyle kişi ruhsal olarak etkilenebiliyor.

Ankilozan spondilit nedir?

Özellikle kalça eklemlerini ve omurgayı etkileyen, ağrılı, ilerleyici bir romatizmal hastalıktır. Halk arasında omurga ya da bel romatizması olarak biliniyor. En geç tanı konulan romatizmal hastalıklardan biridir. Teşhis edilmesi bazen yıllarca sürebiliyor. Çünkü hastalığın tanısında kullanılan radyolojik bulgular hemen ortaya çıkmaz. Bu hastalıkta, omurgamızı oluşturan omurlar, birbiriyle kaynaşarak sertleşmeye başlıyor ve hem omurga esnekliğini kaybediyor hem kamburlaşmaya sebep oluyor. Bu hastalığın nedeni tam olarak bilinmiyor. Ama çeşitli varsayımlar var elbette. Bağışıklık sisteminin bazı elemanları aktifleşiyor, vücutta tetikleyicinin belli olmadığı bir iltihap süreci başlıyor ve hastalık başlamış oluyor. Bazı genlerin kişide bu iltihabı artırdığını biliyoruz.

Ankilozan spondilitin sıklığı nedir?

Ankilozan spondilit, cinsiyete göre farklılık gösteren bir hastalık. Erkeklerde kadınlara göre 3 kat daha sık görülür. Toplumdaki sıklığına bakıldığında her bin kişinin yaklaşık beşinde bu hastalığa rastlanmaktadır. Çok sık karşılaşılan bir hastalık değil o yüzden kireçlenmeyle, bel fıtığıyla karışabiliyor. Toplumda yanlış bir tutum var. İnsanlar ağrılarını, genellikle bildikleri hastalıklarla açıklamaya çalışıyorlar ve önemsizleştiriyorlar. Yani bel ağrısı olan kireçlenmedir mutlaka ya da belimi fark etmeden kaptırmışımdır diyor. Ya da başvurulan hekim, hastanın şikayetlerini bel fıtığına bağlayabiliyor. Bu da hastalığın tespitini geciktiriyor tabi. Israrcı ve istirahatle artan bel ve kalça ağrıları önemsenmeli. Gece yoğunlaşan, sabah tutukluğa neden olan ve egzersizle azalan bel ve sırt ağrılarında ankilozan spondilit akla gelmeli.

Ankilozan spondilitin bulguları nelerdir ve ne zaman ortaya çıkar?

Genellikle genç erişkinlik döneminde belirti vermeye başlar. Sinsi başlangıçlıdır yani şikayetler birdenbire ortaya çıkmaz, süreç içinde belirginleşir ve artar. Hastaların %80’inde ilk şikayet 30 yaşından önce çıkar. Bu hastalığın temel semptomu bel ağrısı ve bel tutukluğudur. Ankilozan spondiliti konuşurken bel tutukluğunu çok sık söyleyeceğim. Bu bel ağrısının özelliği nedir diye bakacak olursak ankilozan spondilitte bel ağrısı, hareketle azalır. Bakın burası önemli. Bir bel ağrısı, eğer hareket etmekle azalıyorsa daha çok romatizmal nedenler düşünülür. Uzun süre oturmakla ve istirahatle ağrı artar. Hastaların ağrıları gün içinde değişkenlik gösterir. Geceleri ağrı daha belirgindir. Sabahları daha fazladır ve omurga hareketleri kısıtlıdır. Günün ilerleyen saatlerinde ağrı ve kısıtlılık azalmaya başlar. Sabah tutukluğu 3 saate kadar sürebilmektedir.

Peki bu hastalığın bel ağrısı dışında başka semptomları var mıdır?

Evet vardır. Göğüs ağrısı olabilir. Kaburgalarımızın göğüs kemiğine bağlandığı noktalardaki hassasiyete bağlı olarak bu göğüs ağrısı ortaya çıkar öksürme ve hapşırma ile artabilir. Göğüs kafesindeki kısıtlılıkla birlikte akciğerlerde yapısal değişiklikler olabiliyor ve solunum sistemi hastalıkları ortaya çıkıyor. Topuk ağrısı gelişebilir. Hastaların önemli bir kısmı bu topuk ağrısından şikayet ediyor. Yine Yer değiştiren makat ağrısı olabiliyor. Bazen sağ bazen sol kaba ette gezici ağrılar oluşur. Göz iltihabı olabilir. Bu göz iltihabı, ışığa duyarlılık, tek taraflı göz ağrısı ve bulanık görme şeklindedir daha çok. Barsak hastalıkları gelişebilir. Ritim bozukluğu ve kalp kapak sorunları gibi kalp-damar hastalıkları ortaya çıkabilir bu hastalığın seyrinde. Kalp-damar hastalıkları ankilozan spondilit hastalarında en sık ölüm nedenidir bu arada. Cilt lezyonları görülebilir. Görüldüğü gibi hastalık, pek çok dokuyu etkileyebilecek kadar yaygın olabiliyor. Başka hastalıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabiliyor. Sadece bir eklem hastalığı değil ankilozan spondilit.

Hastalığın tanısı nasıl konur?

Hastanın öykü ve klinik bulgularının yanı sıra radyografik bulgularla birlikte tanı konur. Yani kişinin şikayetleri, laboratuvar testleri, fizik muayene ve radyolojik inceleme hepsi birden değerlendiriliyor. Tek bir bulgu ve tek bir şikayetle bu hastalığın teşhisini koymak zor. O nedenle hastalığın tanısını koymada pek çok etmeni bir arada değerlendiren ve uluslararası geçerliliği olan bazı kriterler geliştirilmiştir. Bu kriterlerin kimine göre egzersizle düzelen ancak istirahatle geçmeyen, üç aydan daha uzun süren bel ağrınız varsa, omurga hareketlerinizde kısıtlılık varsa, göğüs genişlemesinde ilgili yaş ve cinsiyete göre azalma varsa ve leğen kemiğinizde belli düzeyde iltihabi tutulumlar mevcutsa bu tutulumlar radyolojik olarak gösterilebiliyor ankilozan spondilit düşünülür. Ankilozan spondilit kuşkusu taşıyan hastalara klinik olarak ne tür testler uygulanır diye baktığımızda birkaç tanesinden söz edebilirim. Hastanın topukları ve omuzları duvara yaslandığında başının arkasının da duvara değmesi beklenir yani topuk omuz ve başın arka kısmının aynı hat üzerinde olması beklenir ancak bazı ankilozan spondilitli hastalarda duruş bozukluğu olduğu için topuk-omuzbaş aynı düzlemde yer almıyor. Bir başka test şudur: omurga hareket kısıtlılığını değerlendirmek için hastanın dizlerini kırmadan öne ne kadar eğilebildiğine bakılır. Bir diğer test: soluk alma ve verme sırasında göğüste ne kadar çap farkı olduğuna bakılır.

İlerleyici bir hastalık olduğunu söylediniz. Hastalık herkeste aynı hızda mı ilerler?

Hastalığın seyri herkeste aynı değildir. Bazı hastalarda yavaş ilerleme bazı hastalarda kısa zamanda kötüleşme görülebilir. Erkeklerde, sigara içenlerde hastalık biraz daha hızlı ilerliyor. Bunun dışında bazı genetik yatkınlıklar hastalığın ilerlemesini hızlandırabiliyor. Hastalığın beslenmeyle ilişkisi var mıdır? Ankilozan spondilitle beslenme arasındaki ilişkiyi ortaya koyan çok fazla çalışma yok ancak şunu biliyoruz. Beslenme kesinlikle bağışıklık sistemi üzerinde önemli etkilere sahip ve ankilozan spondilitin iltihapla ilgili bir hastalık olduğunu söyledik. Akdeniz diyetiyle ilgili çalışmalar var. Balık yağları, kırmızı et tüketimi, şekerli gıdalarla ilgili çalışmalar var ancak şu besin, şu gıda ankilozan spondilite neden olur veya hastalıktan korur diyebileceğimiz kanıtlar yok şu anda elimizde. Beslenmeden söz etmişken hastalık için kullanılan ilaçlarla etkileşime giren gıdaları tüketmemek gerekir.

İlaç dediniz. Hastalığın tedavisi var mıdır? Varsa tedavide neler uygulanır?

Vardır. Ağrı kesiciler başta olmak üzere çeşitli tedaviler uygulanabilmektedir. İltihap baskılayıcı özelliği olan ağrı kesiciler hastalığı kontrol altına almada önemli. Hastalar ağrı kesicilerden çoğunlukla yarar görür. Sabah tutukluğu ve bel ağrısı, ağrı kesicilere genelde iyi yanıt verir. Ancak hastanın yakınmaları ağrı kesicilerle kontrol edilemiyorsa ya da ağrı kesici kullanımına engel teşkil eden bir durumu varsa diğer ilaç tedavilerine geçilir. Ağrı kesici tedavisinin dışında kortizol, hastalık düzenleyici ilaçlar ve biyolojik ilaçlar da kullanılabiliyor. Hastanın durumuna uygun ilaç seçilir. Tüm bu ilaçların hedefinde iltihabı yatıştırmak var.

İlaç tedavisi dışında iyileştirici yöntemler var mı?

İlaç dışında tedavi yöntemleri de var. Egzersizler, bu noktada öne çıkıyor. İlaç tedavisinin yanı sıra belirli egzersiz programlarına dahil ediliyor hastalar. Her hastaya, eklem kısıtlılığı, ağrı ve motivasyon durumuna göre bireysel olarak fiziksel aktivite programları belirleniyor. Yüzme olabiliyor, aerobik hareketler olabiliyor. Zaten aktiviteyle, sporla ankilozan spondilite bağlı ağrıların azaldığını söylemiştik. Tabi kişiye hareket imkanı verecek kadar erken dönemde yakalamak önemli. Çünkü ilerleyen süreçte vücuttaki şekil bozukluklarına bağlı olarak egzersiz yapmak da güçleşiyor. Egzersizler dışında hastanın ideal vücut ağırlığını koruması isteniyor. İdeal vücut ağırlığı, hastalığın hem iltihap sürecini yavaşlatır, hem eklem ağrılarını azaltır ve yaşam kalitesini yükseltir. Bu arada şunu da söylemek gerekir. Ankilozan spondilit tedavisi ekip hizmeti gerektirir. Romatizma doktorları, fizik tedavi doktorları, ortopedi ve göğüs hastalıkları doktorları, fizyoterapist ve hemşire gibi bir ekiple hastalığın yönetilmesi gerekiyor ve ekipteki her bir sağlık çalışanı hastayı ankilozan spondilit hakkında bilgilendirmeli, uygulaması gereken ve kaçınması gereken konular hakkında aydınlatmalı

Bir kişi ankilozan spondilitten ne zaman kuşkulanmalı?

Yerinde ve güzel bir soru teşekkür ederim. Zaten bu yayının amacı da toplumun ankilozan spondiliti tanıması ve hastalıkla ilişkili bulguları varsa doktora başvurması. Öncelikle ailesinde ankilozan spondilitli biri olanlar uyanık olmalı. Hastalığın bazı genlerle ortaya çıkabildiğini söylemiştik. Yakın aile üyelerinizde ankilozan spondilit varsa ve o kişidekine benzer bel ağrınız, eklem ağrılarınız varsa şüphelenmelisiniz. Yine az önce belirttiğim gibi 3 aydan daha uzun süren bel ağrınız varsa, özellikle gece ağrılarınız, sabah tutukluğunuz varsa, hareket etmekle geçiyor istirahat ettiğiniz zaman artıyorsa ankilozan spondilitten kuşkulanmalısınız. Sırt ağrılarınız, topuk ağrınız, bunun dışında üveit adı verilen kırmızı göz bulgularınız varsa ankilozan spondilitten kuşkulanmalısınız.

Bel ağrısı şikayetleri olan hastalar hangi doktora başvurmalı?

Bir darbeye maruz kaldıktan sonra, yani bir yerden düşmüşse ya da üzerine bir şey düşmüşse ve bel ağrısı varsa ortopedi doktoruna görünmeli. Bilinen bir travma öyküsü yok ve hareket ettikçe artan bel ağrısı varsa beyin sinir cerrahisine gitmelidirler. Bel fıtığı varsa ya ameliyat edilir ya fizik tedaviye yönlendirilir. Ancak sabah tutukluğu ve dinlenmekle artan bel ağrısı varsa dahiliye doktoruna görünmelidir. Küçük bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Bilgi kirliliğinin yaygın olduğu bir dönemdeyiz. Sosyal medya paylaşımları, forumlar, haber siteleri insanları yanlış yönlendirebiliyor. Yersiz korkular yaratabilirler ya da önemli bir konunun geçiştirilmesine neden olabilirler. Güvenilir bilgiye erişmek de hastalıkların yönetimi için önemli. Romatizma üzerine çalışan derneklerin ve Halk sağlığı genel müdürlüğümüzün internet sitesinde ankilozan spondilitle ilgili bilgi metinleri var. Doğru bilgiye ulaşmak için halkımız bu kaynakları kullanabilirler.

İnme ya da diğer adıyla felç nedir?

Felç, beyne giden kan akımının bozulması sonucunda beynin fonksiyonlarında kayıplar meydana gelmesi olayıdır. Felç iki şekilde ortaya çıkar. Ya beyne giden kan damarı bir pıhtıyla tıkanacak. Bu pıhtı, beynin kendi damarlarında oluşan plaklarla olabileceği gibi kalpten de gönderilmiş olabilir. Ya da felcin ikinci mekanizması da şu: beyin damarlarında yırtılma olması. Pıhtı da olsa yırtılma da olsa felç bazı işlevlerin yitimiyle sonuçlanır. Etkilenen beyin bölgesine göre farklı bulgular gelişebilir felçte. Tıkanan ya da kanayan damarınız beynin hangi bölgesini besliyorsa, o beyin bölgesinin yürüttüğü işlerde sorunlar ortaya çıkar. Ne gibi? Vücudun bir tarafının tutmaması, bazı hastalarda dilin dönmemesi, konuşamama ya da görme kayıpları olabilir.

Felç kimlerde, ne sıklıkta görülür?

Felcin görülme sıklığı, coğrafi bölge, etnik köken, yaş ve cinsiyete göre farklılık gösteriyor.

Coğrafyaya göre felç sıklığı nasıl değişir?

Örneğin felç için çevresel risk faktörlerinin yoğun olduğu bir bölgede yaşıyorsunuzdur.

Ne gibi?

Hava kirliliği. Mesela endüstriyel faaliyetin yoğun olduğu bir yerde yaşayanlarda, havaya salınan toksik gazlar nedeniyle felç riski fazladır. Coğrafi bölge bir de şu şekilde felç sıklığını etkileyebilir. Sağlık hizmetine erişimin zor olduğu bir yerdeyseniz eğer. Felce yol açabilecek hastalıklarınızın farkında olmayabilirsiniz. Mesela kalbinizde ritim bozukluğu vardır. Hiç sağlık kontrolünden geçmediyseniz ritim bozukluğu devam eder ve kalp pıhtı oluşturarak beyin damarlarını tıkar, felç yaratır. Yaş, felç için önemli bir belirleyici tabi. Sadece yaşlıların başına gelen bir hastalık gibi algılanıyor ancak doğru değil. Evet yaşla birlikte sıklık artıyor. 65 yaş ve üzerinde binde 5 ila binde 10 arasında değişiyor sıklık gençlerde daha düşük bu rakamlar ama düşük yaş grubundakiler de risk altında olabilir. Felç için risk faktörleri nelerdir? Yani kimlerin felç olma olasılığı daha yüksektir? Sigara kullanımı, risk faktörlerinin başında gelmektedir. Sigaranın içindeki toksik bileşikler, damar yapısını bozar. Ve damar yapısı bozulmaya başladığında pıhtı oluşur. İşte bu pıhtı kan damarını tıkayarak felce neden olur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre felç gibi beyin-damar hastalıklarının %7’sinden sigara tek başına sorumlu. Yakın zamanda okuduğum bazı araştırma sonuçlarını paylaşmak istiyorum durumun çarpıcılığını ortaya koymak için. 12 yıllık bir izlem çalışmasına göre sigarayı bırakmış olanlarda felç riski %34 azalıyor. Yani sigarayı bırakan her üç kişiden birini felç riskinden koruyoruz. Sadece aktif sigara içiciliği de değil. Başka birinin içtiği sigara dumanına maruz kalmak da felç riskini artırır. Bakın günde 40 tane yani iki paket sigara içilen bir ortamda bulunduğunuzda felç riskiniz 1,5 kat artıyor. Sigara sadece içen kişiyi etkilemiyor gördüğünüz gibi. Aynı ortamda bulunan herkes bu riski paylaşıyor. Felcin risk faktörlerinden söz ediyorduk yüksek tansiyon önemli bir risk faktörü. Yüksek tansiyon da sigara da olduğu gibi kan damarlarına zarar verir ve felce yol açabilir. Yüksek tansiyon hastaları, ilaç uyumuna özen göstermeli. Yüksek tansiyonu önlemek için neler yapılabilir diye bakacak olursak. Tuz kullanımı sınırlandırılmalı, sigara bıraktırılmalı yine, fazla kilolu ise, düzenli fiziksel aktivite yapılmalı Fiziksel aktivite nasıl olmalı? Orta yoğunlukta bir egzersiz yapıyorsanız yani yürüme, bisiklet sürme, yer silme veya yüzme günde en az yarım saat ve haftada toplamda 2,5 saat. Yüksek yoğunlukta bir egzersiz yapacaksanız koşma, basketbol, tenis ve toprak kazma gibi haftada en az 1,5 saat kadar. Bu egzersizleri haftada 3-4 güne bölünmüş şekilde yapmak lazım. Yüksek tansiyonu önlemek için sağlıklı beslenme şart. Sağlıklı beslenmeden söz ederken bir ayraç açmak istiyorum. Sıkça asitli içecekler, gazoz, soğuk çay ya da hazır meyve suyu gibi şekerle tatlandırılmış içecek tüketenlerde ve hazır gıda tüketenlerde yüksek tansiyon sık görülüyor. Yani yediğimiz içtiğimiz şeyler bizleri yüksek tansiyon üzerinden felce götürebilir. Ve aynı besin grupları damarlarda yağlanmaya neden olur ve damarları tıkayabilir. Lifli gıdalar felç riskini azaltıyor. Lifli gıda deyince meyve, sebze ve baklagiller öne çıkıyor. Bunların yanı sıra imkanınız ölçüsünde kuruyemiş tüketebilirsiniz. Özellikle fındıkla ilgili çalışmalar var dikkatimi çeken. Haftada bir fındık tüketimi bile felç olasılığını %10-20 oranında azaltıyor. Besleyici değeri yüksek bir gıda ürünü.

Felcin bir başka nedeni de alkol tüketimidir. Şeker hastalığı, felç için önemli bir risk faktörü. Şeker damar yapısını bozan bir hastalık. Şeker hastası olanlarda felç riski 2-3 kat kadar artıyor. Bu yüzden şekeri olanlar, mutlaka ilaç uyumuna ve diyetine özen göstermeli, kontrollerine düzenli olarak gitmeli. Kan şekerini belli düzeylerde tutmak zorundayız. Felcin bir risk faktörü de uyuşturucu kullanımıdır. Bu konuyu özellikle dile getirmek istiyorum. Çünkü gençlerdeki felcin öncelikli nedenlerinden biri olarak gösteriliyor.

Uyuşturucu maddeler felce nasıl yol açıyor?

Bunu açıklayalım. Uyuşturucu maddelerin birçoğu tansiyonu yükseltir ve beyin damarlarınız kırılgan yapıdaysa beyin kanaması meydana gelebilir. Beyin damarlarınızda baloncuklar varsa bunları yırtabilir. Damarlarda yağlanmaya neden olabilir. Uyuşturucular, kalpte ritim bozukluğu yapar ve dolayısıyla beynin oksijenlenmesini ve beslenmesini bozar.

Felci önlemek için neler yapılabilir?

Az önce saydığım risk faktörlerini yok etmek lazım. Sigara ve alkol tüketilmemeli. Düzenli fiziksel aktivite yapılmalı. Yüksek yağ ve şeker içerikli batı tarzı beslenme alışkanlığından vazgeçilmeli. Fast food Şimdi dinleyicilerimiz şunu söyleyebilirler. Pek çok hastalık için aynı önerilerde bulunuyor doktorlar. Neden devamlı sigarayı, alkolü, obeziteyi sayıyorsunuz diyebilirler. Haklılar da ancak kronik hastalıklar dediğimiz kanser, şeker ve yüksek tansiyonun gelişmesinden önemli ölçüde bu saydıklarımız sorumlu. Sigarayı bıraktırmadan, sağlıklı toplum beslenmesi sağlanmadan, fiziksel aktivite olmadan felci ortadan kaldırmanız mümkün değil. Tabi bunlar sadece bireyin çabalarıyla olacak şeyler değil. Kamusal otoritelerin desteğiyle ve bireyin iradesiyle çözüme kavuşturulabilir. Mesela kişilere düzenli fiziksel aktivite öneriyoruz. İşte bu noktada halkın kullanımına açık spor alanları, güvenli yürüyüş veya bisiklet yolları, ağaçlandırılmış park yerleri olursa kişi de spor yapma konusunda teşvik olur. Tüm halk sağlığı müdahaleleri kurumların ve bireylerin iş birliğiyle gerçekleşir unutmamak lazım. Bizler de bu iş birliği için görevlendirilmiş bulunmaktayız. Halkın sağlıkla ilgili gereksinimlerini saptamaya ve çözüm üretmeye gayret ediyoruz

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.