Ayhan Bilgen'den Mansur Yavaş'a yanıt

Ayhan Bilgen'den Mansur Yavaş'a yanıt

Herkesin oyuna talip olmalıAyhan Bilgen'den, "HDP Mansur Yavşa'a oy vermeyeceğiz diyor, görüşmeyi düşünmüyorum" diyen Mansur Yavaş'a yanıt geldi.

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen yerel seçimlerde eğer resmi bir güçbirliği talebi gelmezse kendi yol haritalarını izleyeceklerini söyledi.Bilgen, Mansur Yavaş’ın “HDP ile görüşmeyeceğim” sözlerine de yanıt verdi: “Şehirleri yönetmek isteyenlerin o şehirde yaşayan herkesin oyuna talip olma konusunda sükunet ve sağduyu ile hareket etmesi gerekiyor.”Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendiren Bilgen’in açıklamalarından satır başları şöyle:

BÜTÇEDE SOMUT BİR ŞEY DUYAMADIK:

Öncelikle bütçe görüşmeleri ile ilgili çok kısa bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. 11 günlük Genel Kurul maratonunun geriye kalan tek somut ve geleceğe dair umut yaratan çıktısı, Bilim ve Teknoloji Bakanı’nın önümüzdeki dönem alternatif tıp ürünlerinin AR-GE çalışmalarının bitirileceğini, üretileceğini, satılacağını, döviz girdisi yaratılacağını söylemesi oldu. Bunun dışında bütçe görüşmelerinde somut bir şey duymadık. Bu tamamen Nasrettin Hoca’nın borç ödeme hikayesine benziyor. Hani komşusuna olan borcunu ödemek için bahçenin duvarına dikenler koyar ya koyunlar geçince dikenlere takılacak yünleri eğirip, kazak örüp onları satarak borcunu ödemek için, işte öyle. Aslında 2019 bütçesinin bütün hikayesi bu fıkradaki kadar gerçekçi ve inandırıcıydı.

TOKİ SİGORTASIZ AFGAN İŞÇİ ÇALIŞTIRIYOR: Bütçenin ilk gün görüşmeleri sırasında gündeme gelen Mamak TOKİ’de iki yıldır alacaklarını tahsil edemeyen işçiler. Bu işçiler uzun süre sigortasız çalıştırıldı. Bir protesto amacıyla binaların üzerine çıktılar, biz de Genel Kurul’da gündeme getirdik. Hem iktidar temsilcileri, hem de AKP konunun çözüldüğünü, sorunun bittiğini ifade ettiler ama biten hiçbir sorun yok. Ortada 225 kişi var ve imza topluyorlar. Bu insanlar alacaklarının ve emeklerinin peşinde. TOKİ bir firmaya ödeme yapması gerektiği halde aslında temlik anlaşması yapmış ama buna rağmen işçilere ödeme yapmayarak suç işliyor. Firmanın vergi borçlarını işçilerin borçlarından kesiyor ve ona mahsup ediyor. Bu tablonun kendisi 2018 yılının nasıl bittiğini, kimin hakkının ve alın terinin gasp edilerek alacaklı pozisyonuna düşürüldüğünü gösteriyor. Bu işçilere ödeme yapılmadığı gibi daha vahimi sigortasız olarak Afgan işçiler çalıştırılıyor. Bir yerde bir firma konkordato ilan ediyorsa, iflas dolayısıyla işi yürütemiyorsa ve Afgan işçileri çalıştırarak binaları yetiştirmeye çalışıyorsa bu başlı başına bir vahamet.

TÜRKİYE’NİN ABD İLE SORUNU YOK: Bu günler dış politika açısından önemli. Yarın Genel Kurul’a hem Afganistan tezkeresi hem de Katar ile yapılan sözleşme gelecek. Orta Doğu’da çok kritik gelişmeler yaşanıyor. Bu kritik gelişmeler yüzyıl önceki Sarıkamış vahametini anlatıyor. Yöneticilerin basiretsizliğinin, yanlış hesap yapmasının, yönetememesinin ve hırsının bedelini on binlerce asker Sarıkamış’ta donarak ödediler. Bugün Orta Doğu’daki vesayet savaşlarının bedelini askerlerin ödüyor olması Türk-Amerika ilişkileri açısından da özel bir anlam ifade ediyor. Dün akşam kamuoyuna yansıyan Sayın Cumhurbaşkanının Trump ile yaptığı görüşme ve açıklamalar gösteriyor ki aslında Türkiye’nin ABD ile herhangi bir sorunu yok. Öyle ki onları hem (Suriye’den) çıkmaya  ikna etmiş hem de çıkma konusunda yardımcı olma vaadinde bulunmuş. Yarın Afganistan’daki tezkereye evet oyu verenler herhalde ABD’ye hamaset söylemlerinin inandırıcılığının olmadığını bilerek bu oyu verecekler. Trabzon’da üs kuranlar kimi tehdit kategorisinde görerek kurulduğunu biliyorlardır.

YENİ BAKAN SİLAH TÜCCARI: En vahimi de bütün bu sürecin sonunda ABD’de yeni bir Savunma Bakanının atanıyor olması ve bu Savunma Bakanının daha önceki kabine üyeleri gibi emekli askerlerden değil silah üreten firmalardan seçilmiş olması. ABD’de silah üreticilerinin siyasetteki ağırlığını biliyoruz. Bunun bedelini de en çok Orta Doğu’daki halklar öderler. Önümüzdeki dönemde bir silah tüccarı ve Türkiye ile ABD ilişkileri çok daha iyi seyredecektir.

İKİ SANATÇIYA SORUŞTURMA YARGININ NE KADAR BAĞIMSIZ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR: Önümüzdeki dönemlere damgasını vuracak önemli gelişmelerden biri de, fiilen seçim kampanyası başlatan sayın Erdoğan’ın bir TV programı dolayısıyla iki sanatçı için söylediği sözlerdir. Konuşmanın içeriğini zahmet edip dinleseniz, bir dakikanızı ayırırsanız Metin Akpınar’ın konuşmasında demokrasi vurgusu olduğu, demokrasinin tek çare olduğunu görürsünüz. Demokrasi hayata geçirilmezse faşizme gidilir, “faşizmde yöneticiler sallandırılır” gibi ifadeler aslında demokrasi savunusudur. Belli ki ya birileri Cumhurbaşkanını yanıltılıyor, manipüle ediyor ve Cumhurbaşkanı da dinlemeden önüne konulan bir metni paylaşıyor. Yoksa bu açıklamalardan demokrasi karşıtlığını çıkarmak için güçlü bir yoruma ihtiyaç var. Cumhurbaşkanı iki sanatçıyı hedef gösteren sözler sarf ettiğinde Pazartesi gününü bile beklemeyip hafta sonu soruşturma açılması, yargının ne kadar bağımsız olduğunu gösteriyor.

SAKARYA’DAKİ CİNAYET… Ankara’daki siyaset, siyasi temsilcilerin söylemleri hedef gösterme üzerine kurulu olduğunda, nefret söylemi içerdiğinde bunun bedelini herkes ödüyor. Sakarya Hendek’te bir baba ve çocuğunun bir büfede alkollü içki almaya çalışan kişi ile büfeci arasındaki tartışmada araya girmesi üzerine olayın Kürt olup olmamaya gelmesi ve tartışmanın bir infaz ve ölümle bitmesi bu topraklarda siyasetçinin ne kadar dikkatli olması gerektiğini, kamplaşmaya, çatışmaya prim vermemenin ne kadar hayati olduğunu göstermeye tek başına yetiyor. Toplumun fay hatlarına, sinir uçlarına dokunmak toplumu kamplaştırarak, hedef göstererek, siyasi kurgu ortaya koymak siyasetçi için de kalıcı bir kazanç değildir. Ama bu ülkede yaşayan herkes için büyük bir kayıptır. Cumhurbaşkanının iki sanatçıyı hedef gösterdiği ülke Freedom House’un yeni kriterlerini de doğruluyor. Türkiye özgür olmayan ülkeler kategorisinde ve bazıları bu listeleri çocuk oyuncağı sanıyor. Biliyoruz ki Freedom House gibi güvenilirliğini ispatlamış kurumların verileri NATO için belirleyicidir, bunu önemser. Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi’ni geçtik Türkiye’nin üyesi olduğu NATO bile özgür olmayan ülkeler kriterini farklı tarif eder.

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ SEÇMEN KAYDINI BULUNDUĞU ŞEHRE ALDIRSIN: Son vurgu da yaklaşan yerel seçimler dolayısıyla kimi sandık hilesi olarak nitelendirilebilecek girişimlerin şimdiden başlamış olmasıdır. Çok sayıda personel kaydırması, kamu görevlisi kaydırması olduğu ve küçük nüfuslu şehirlerde seçim sonuçlarını böyle etkilemeye yönelik girişimler olduğu duyumlarını alıyoruz. Hem şehir merkezlerinden köylere yönelik kimi kaydırmalar, hem de güvenlik güçlerinin belli bölgelere kaydırılması doğrudan doğruya seçimin güvenilirliğine dair şaibe yaratacak girişimlerdir. Biz tam tersi çağrıda bulunuyoruz. Bütün krizlerin sebebi demokrasinin kurumsallaşmamasıdır. Sandıkta demokrasinin önünü açmak, darbeleri bitirmenin yegane yoludur. Şehir merkezlerinde yaşayanların kayıtlarını mutlaka şehir merkezlerine almaları, üniversite öğrencilerinin mutlaka kayıtlarını oy kullanabilecekleri şehirlere almaları gerekiyor.

RESMİ TALEP GELMEZSE YOL HARİTAMIZI BELİRLERİZ: (“Yerel seçimlere dikkat çektiniz, ittifak çok yazılıp çiziliyor CHP ve HDP arasında bir ittifak için adım atılacak mı?” sorusu üzerine) Bize merkezi düzeyde batı şehirlerinde herhangi resmi bir talep olmadığı sürece biz kendi yol haritamızı belirleriz. Başından beri yerel seçimlere yüklediğimiz anlam son derece net, Türkiye’nin geleceği ile ilgili politik bir tercihe dayanıyor. Her iki boyutu da demokrasi için hayati önem taşıyor. Birincisi kayyumlara karşı halkın seçtikleri ile yönetilmesini sağlamak, ikincisi de Türkiye’nin batısında güçlü yerel demokrasinin bir denge denetleme mekanizması oluşturması için sandıkta değişimin önünü açmak. Bizim ilkesel tutumumuz budur. Merkezi düzeyde bir talep söz konusu olmamıştır. Yerellerde görüşmeler sürüyor. İl örgütlerimiz aday göstermeleri gereken yerler için çalışmalar yürütüyorlar; olmayan yerlerde ve ortaklaşılabilecek yerellerde işbirliğine açık olabilecekler. 30 Aralık’ta çok sayıda il ve ilçede halk yoklaması diye tarif ettiğimiz, sadece üyelerimizden oluşmayan çeşitli sivil toplum örgütlerinin de delege olarak oy kullanacağı genişletilmiş bir ön seçim mekanizması işletiyoruz. Bu uygulamanın olmadığı bazı şehirlerin adayları Ocak ayının ilk haftasında açıklanmış olacak.

ADAYLAR YOK SAYMAMAYI ÖĞRENECEK: (Mansur Yavaş’ın “HDP Mansur Yavaş’a oy vermeyeceğiz diyor o yüzden görüşmeyi düşünmüyorum” açıklamasının sorulması üzerine.) Şehirleri yönetmek isteyenlerin o şehirde yaşayan herkesin oyuna talip olma konusunda sükunet ve sağduyu ile hareket etmesi gerekiyor. Bu bütün adaylar için geçerlidir. Son seçimlerde oyu en hızlı artan parti biziz. 2014’te aldığımız oy ile 24 Haziran’da aldığımız oya baktığımızda neredeyse 4’e 5’e katlanmış bir oy gerçekliğimiz var. Dolayısıyla sıcak seçim atmosferine girildiğinde bütün adaylar bize oy veren seçmen kitlesini de yok saymayan bir siyaset geliştirmeyi öğrenecekler. Biz Ankara’da büyükşehiri de tartışıyoruz ama kimi ilçelerde de aday gösterip göstermeme konusunda demokrasi bloku olarak gördüğümüz çevrelerle görüşmeler yapıyoruz. Meclis üyeliği konusunda güçlü bir kampanya yürüteceğiz. Bizim için yerel demokrasi başkanlıklar meselesi değil meclisler meselesidir. İl genel meclisi, belediye meclisi seçimlerini bütün Türkiye’de hiç tartışmasız önemseyerek güçlü bir kampanya yürüteceğiz. Katılımcı yönetim, yetkilerin belediye başkanlarının iki dudağı arasında olduğu bir sistem değildir. Belediye meclislerinin işlevli ve etkin olduğu bir sistemdir. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.