Hakkari Eğitim-Sen'den 'Eğitimin Durumu' raporu

Hakkari Eğitim-Sen'den 'Eğitimin Durumu' raporu

Eğitim-Sen Hakkari Şubesi 2019-2020 eğitim öğretim yılının birinci yarı yılının sona ermesi ile durum değerlendirmesi yapılan bir rapor yayınladı.

Eğitim-Sen Hakkari Şubesi tarafından yapılan yazılı açıklamada, 2019-2020 eğitim-öğretim yılının ilk yarısının 17 Ocak 2020 tarihinde sona erdiği, 946 bini resmi okullarda, 170 bini özel okullarda olmak 1 milyonu aşkın öğretmen ve 18 milyona yakın öğrencinin yarıyıl tatiline girdiği kaydedildi.

Eğitimin niteliğinde gerileme yaşandığı iddia edilen açıklamada, eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleşme uygulamalarının yanı sıra, okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının belli başlı sorunlar olduğu ileri sürüldü.

Türkiye’de eğitim sisteminin uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakıldığı savunulan açıklamada, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları 2019-2020 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yapılan düzenlemeler ve fiili uygulamalarla sürdürüldüğü kaydedildi.

Türkiye’nin laik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicilini ısrarla sürdürdüğü savunulan Eğitim-Sen'nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

"İHD İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu'nun raporuna göre, son 16 yılda 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yapmıştır. Cinsel suçların yüzde 46'sının çocuklara karşı işlenirken, çocuğun cinsel istismarında Türkiye'nin dünya listesinde 3. sıradadır. 

Türkiye’de eğitim sisteminin müfredat, ders kitapları ve uygulama alanları itibari ile çocukların, etnik köken, dil, din ve inanç ayrımcılığı ile karşı karşıya olduğu bilinmektedir. Özellikle farklı kimlik ve inanç kökenine sahip çocuklar, özellikle Suriyeli çocuklara yönelik ayrımcı uygulamaların artmış olması düşündürücüdür.

OECD ortalamasında ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde kamu kaynaklarından yapılan harcamalar eğitim harcamalarının yüzde 90’ını, hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan harcamalar ise yüzde 9’unu oluşturmaktadır. Türkiye’de ise eğitimde yaşanan ticarileşmenin sonucu olarak kamusal eğitim harcamalarının oranı yüzde 72,9, hanehalkı ve özel kaynaklardan yapılan eğitim harcamalarının oranı yüzde 27,1’dir. 

Proje okulları zaman içerisinde sadece iktidarın politik olarak kadrolaştığı kurumlar olmanın ötesine geçerek eğitimin piyasalaşmasının yoğun yaşandığı kurumlara dönüşmüştür. Okul müdürleri, proje okullarını adeta kendi özel işletmeleri gibi düşünerek, bu okulları alınacak öğretmenleri CV alarak seçmeye başlamıştır. 

OHAL sürecinde ihraç edilen kamu emekçileri çok ciddi zorluklarla karşı kaşıya kalmış, aralarında eğitimci ve akademisyenlerin de olduğu 53 kişi yaşadıkları haksızlığa dayanamayarak intihar etmiştir. KHK ihraçları ile eğitim ve bilim emekçilerin sadece işleri ellerinden alınmamış, uzun uğraşlar sonucunda kazandıkları mesleklerini yapmaları engellenmiş, kendilerinin ve ailelerinin yaşamları adeta kâbusa dönüştürülerek, açlığa mahkûm edilmişlerdir. 

Sözleşmeli, ücretli ya da başka bir ad altında yapılan öğretmenlik uygulamalarının tamamına son verilmelidir. Ancak yıllardır fiilen uygulanan ücretli öğretmenlik gerçekliği önümüzdeki temel sorunlardan birisi olması nedeniyle eşit işe eşit ücret hakkının ve tüm özlük mesleki hakların bütün öğretmenler için uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle öğretmenler arasında kadrolu, sözleşmeli ya da ücretli öğretmen ayrımı yapılması doğru değildir. Eğitimin vazgeçilmez unsuru öğretmendir ve eğitimin niteliği, öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin mevcut çalışma koşulları ile öğrencilere ve genel olarak eğitime yeterince faydasının olması mümkün değildir. 

MEB tarafından çeşitli proje ve uygulamalar çerçevesinde resen yapılan görevlendirmeler, çeşitli konularda sürekli yapılan anketler, çeşitli kurs, proje ve protokol etkinliklerine bağlı çalışmalara zorunlu katılım, ev ziyaretleri, eğitim koçluğu, birden fazla nöbet tutmaya zorlama, öğrenci servis araçlarının kontrolü ve öğrencilere nezaret edilmesi vb. gibi doğrudan öğretmenlik mesleğinin icrası ile ilgili olmayan çok sayıda angarya iş öğretmenlerin sınıf içindeki asli görevlerini yapmalarını önemli ölçüde engellemektedir.

Sendikamız, eğitimde angarya çalıştırma uygulamaları ile ilgili kararlar alarak, öğretmenlerin asli görevleri dışındaki işlerde çalıştırılmaması gerektiği konusunda MEB’i sürekli olarak uyarmıştır. MEB’in yapması gereken, eğitim emekçilerinin angarya niteliğindeki işleri azaltarak, asli görevlerini daha rahat yapabilmeleri için gerekli adımları atmasıdır. 

2019-2020 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşanan gelişmeler, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını göstermiştir. Okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştığı, eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın devam ettiği, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün değildir. 

Eğitim sisteminde yaşanan sorunlar, elbette ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal koşullarda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız değildir. 

Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okulöncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, milliyetçiliğin ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçileri kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelesini kesintisiz sürdürmeye kararlıdır. 

İLİMİZDE EĞİTİMİN SORUNLARI

•    Öğrenci öğretmen ve milli eğitim çalışanlarının barınma sorunları

•    İkili eğitimden tekli eğitime geçilememesi. Bu yıl ortaokuldan mezun olacak öğrenci sayısının geçen yıla oranla çak daha fazla olmasından kaynaklı ortaöğretime yerleştirmede yaşanacak derslik ve yurt sorunu,

•    Kadrolaşma politikalarının sonucu olarak özellikle proje okullarında liyakat bağlı olmayan yönetici atamalarının öğrencilerinin akademik başarısı üzerindeki olumsuz etkisi,

•     Okullardaki ödenek eksikliği nedeniyle başta temizlik olmak üzere temel ihtiyaçlarının giderilmesinde yaşanan sorunlar,

•    İl genelinde yapılan değerlendirme sınav sonuçlarının temel ölçüt olarak alınmasından dolayı öğretmen ve öğrenciler üzerindeki olumsuz etkileri,

•    Okullarda yeteri kadar destek personelinin olmaması, İş Kur ve projeler adı altında geçici ve güvencesiz çalıştırmanın olumsuz etkileri"

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.