ABD'nin yayımladığı 'insan hakları raporu'na Türkiye'den tepki

ABD'nin yayımladığı 'insan hakları raporu'na Türkiye'den tepki

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yayımladığı '2018 İnsan Hakları Raporu'na, Türkiye Dışişleri Bakanlığı tepki gösterdi. Raporda işçilerin hak arama mücadelesinden ifade özgürlüğüne, seçim kampanyasından cezaevlerindeki durumlara kadar birçok konuya yer verildi

ABD Dışişleri Bakanlığının her yıl yayınladığı ve ülkelere göre insan hakları uygulamalarını ve koşullarını incelendiği insan hakları raporuna Türkiye Dışişleri Bakanlığından tepki geldi.

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, “Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, ülkemizle ilgili asılsız iddialar, gerçek dışı bilgiler ve önyargılı yorumlar içermektedir. Teröre destek verenleri ve 15 Temmuz terörist darbe girişiminin arkasında olanları “siyasi tutuklu” olarak niteleyen görüşlere yer veren raporun ne denli tarafgir olduğu açıkça ortadadır. Ülkemize yönelik 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin arkasında kimlerin bulunduğu algısını güçlendirmektedir. Olağanüstü hali geride bıraktığımız geçtiğimiz yılda, Reform Eylem Grubu toplantılarında da teyit edilen, yargı ve temel haklar alanındaki reformlar çerçevesinde atılan adımlara raporda yer verilmemesi ise iyi niyetli değerlendirilemez” ifadeleri yer aldı.

RAPOR NELERİ İÇERİYOR?

2018 İnsan Hakları Raporu’nu Dışişleri Bakanı Mike Pompeo açıkladı.

Amerika’nın Sesi internet sitesinde yer alan habere göre, Raporun Türkiye bölümünde 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü halin 2 yıl sürdüğü, 19 Temmuz’da sona erdiği ancak OHAL’in Türkiye toplumu ve kurumları üzerinde geniş kapsamlı etkileri olduğu, pek çok temel özgürlüklerin kullanılmasını sınırladığı vurgulandı.

Rapora göre Türkiye’de “130 binden fazla memurun görevden alındığı, tutuklandığı ya da cezaevine konulduğu, darbe girişiminden bu yana 1500’den fazla sivil toplum kuruluşunun terör bağlantılı gerekçelerle kapatıldığı” ifadesi yer aldı.

Raporda, Türkiye’deki insan hakları sorunları arasında “Keyfi infaz, gözaltında şüpheli ölümler, işkence, muhalefetteki milletvekilleri, avukatlar, gazeteciler, yabancı ülke vatandaşları, ABD’nin Türkiye misyonunda görevli 3 Türk çalışan dahil onbinlerce kişinin terör gruplarıyla bağlantılı oldukları gerekçesiyle keyfi şekilde gözaltına alınması, seçimle göreve gelen yetkililerle akademisyenlerin gözaltına alınması, bazı medya kuruluşlarının kapatılması, hükümetin politikalarını ya da yetkilileri eleştiren kişilerin yargılanması, internet sitelerinin ve bazı içeriklerin engellenmesi, toplanma özgürlüğüne ciddi sınırlama getirilmesi, kadınlara ve LGBTİ bireylerine ve diğer azınlık gruplarına yönelik şiddet” sayıldı.

İŞÇİ HAKLARI

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın raporunda İstanbul 3. havalimanı inşaatında çalışan işçilerin 14 Eylül’deki eylemi hatırlatıldı. “Resmi hükümet istatistikleri havalimanı projesinde 27 işçinin hayatını kaybettiğini belirtirken bazı sendikalar bu sayının daha yüksek olduğunu iddia ediyor” denildi.

Polisin işçilerin yürüyüşüne engel olduğu ve yaklaşık 500 işçinin de gözaltına alındığı belirtildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre eyleme katılan bazı işçilerin işten atıldığı ve havalimanı inşaat alanında da yoğun polis varlığı olduğu belirtildi.

Raporda “DİSK’e göre OHAL’de hükümet ulusal güvenliğe risk oluşturduğu gerekçesiyle yedi grevi yasakladı, 15 grevi de askıya aldı” tespiti de yer aldı.

ZEYTİN DALI HAREKATI

Ocak ayında TSK’nin Afrin’de başlattığı Zeytin Dalı Operasyonu sırasında “BM, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü dahil sahada olmasalar da uluslararası gözlemcilerin TSK’nin ve onun desteklediği silahlı muhalif grupların sivil can kaybına yol açtığı, hastanelerin vurulduğu, koruma altında olan kültürel anıtların hedef alındığını bildirdiği” belirtildi.

‘CEZAEVLERİ KALABALIKLAŞTI’

Özellikle “15 Temmuz darbe girişiminin ardından kitlesel şekilde yapılan gözaltılar sonrası cezaevlerinin kalabalıklaştığı ve bunun sonucunda sağlık hizmetlerine yeterli erişim eksikliğinin baş gösterdiği” tespiti paylaşıldı.

‘ULUSAL GÜVENLİK TEHDİDİ KAVRAMLARININ TANIMI GENİŞ’

Raporda savcıların “terör” ve ulusal güvenliğe yönelik tehditler konusunda geniş bir tanım kullandığı belirtildi. Yıl sonu 10 HDP milletvekilinin ve 46 HDP’li belediye başkanının cezaevine konulduğu ifade edildi. HDP Eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da 2016 yılından bu yana cezaevinde olduğu belirtildi.

BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Raporun basın özgürlüğü bölümünde Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)’nin ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Türkiye’yle ilgili verilerine yer verildi. CPJ’ye göre Aralık ayı itibariyle 73 gazetecinin cezaevinde olduğu, bilinmeyen sayıda gazetecinin de Türkiye dışında olduğu ve tutuklanma korkusuyla bu gazetecilerin ülkelerine dönmediği belirtildi.

Türkiye’de ana akımda yazılı ve görsel basının hükümet yanlısı medya şirketleri tarafından kontrol edildiğinin altı çizildi. “Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne göre Mart ayında Doğan Medya Grubu’nun hükümet yanlısı Demirören Grubu’na satılmasıyla hükümet en çok izlenen televizyon kanalları ve en çok okunan gazetelerin yüzde 90’ının yönetiminde güç sahibi oldu” ifadesi yer aldı.

SEÇİM KAMPANYALARI

“Adaylara yönelik medya yayınları cumhurbaşkanı ve iktidardaki partiden yanaydı. Örneğin bir RTÜK üyesine göre 14-30 Mayıs tarihleri arasında TRT Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili 67 saat, CHP adayı Muharrem İnce ile ilgili 7 saat, İYİ Parti lideri Meral Akşener ile ilgili 12 dakika, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu ile ilgili 8 dakika, HDP adayı Selahattin Demirtaş ile ilgili sıfır dakika yayın yaptı” ifadeleri kullanıldı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumlarınız editör onayından geçtikten sonra yayınlanacaktır. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yapılan yorumlardan yazarları sorumludur. Kurumumuz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.